Şampiy10
Magazin
Gündem

Vücudumuzdaki “sessiz katil”

Yüksek tansiyonun bir adı da “sessiz katil”. Yıllarca hiçbir belirti vermeyebiliyor, farkına varmayabiliyoruz. Şişli Florence Nightingale Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Başak Oğuz, hipertansiyonu anlattı

Hipertansiyon, içten içe damarlarımıza ve vücudumuza zarar veriyor, işini sessizce hallediyor! Kalp krizi, kalp yetmezilği, felç, bunama, böbrek yetmezliğine yol açabiliyor. Hemen hepimizin ailesinde hipetansiyonu olan bir aile üyesi var. Sizde olup olmadığını anlamanın tek yolu kan basıncınızı ölçtürmek. Her erişkin düzenli olarak kan basıncını ölçtürmeli. 120/80 mmHg’nın altı genelde ideal olarak kabul ediliyor.

TANSİYON NEDİR

Tansiyon olarak bilinen hipertansiyon (esansiyel) hastalığını, atar damarlarımızdaki kan basıncının normal kabul edilen seviyelerin üzerine çıkması olarak tanımlıyoruz. En çok kabul gören seviye 140/90 mm Hg ve üzeri değerlerdir.

STRESİNİZİ KONTROL EDİN

Hipertansiyonda genetiğin rolü ne?

Birinci derece yakınlarında hipertansiyon olan bireylerde bu hastalığın görülme sıklığı artar. Ancak bir kişinin genetik yükü olmasa da diğer nedenler dolayısıyla hipertansiyon hastası olabilir.

Sinirlenmek, stres tansiyonu nasıl yükseltiyor?

Stres vücutta bazı hormonlar vasıtası ile damar gerilimini artırırken ve kan basıncını da yükseltir. Yüksek tansiyonun riskleri de göz önünde bulundurulduğunda hipertansiyon tanısı konan kişilere, stresin hastalıktaki rolü ve mücadele etme yöntemleri hakkında bilgi verilmelidir.

ORGANLARDA KALICI HASAR BIRAKIR

Neden yükseliyor?

Tuz tüketiminin artışı, böbrek fonksiyonlarının zayıflaması, stres, genetik faktörler, obezite ve vücuttan salınan bazı hormon veya maddeler kan basıncını artırabilir. Bu aslında damar duvarının daralma yoluyla bu saydıklarımıza gösterdiği bir tepkidir. Bütün bunlarda kalp fonksiyonları ve vücut su miktarı da etkilidir.

Yüksek tansiyonun tehlikeleri neler?

Hipertansiyon genel olarak bir kalp hastalığı olarak bilinir. Aslında damarlarımız ve onların iç yüzeyini kaplayan tabakanın (endotel) hastalığıdır. Dolayısı ile damarlanmaya sahip bütün yapılar, yani tüm vücut hipertansiyondan etkilenir. Damarlanma açısından en zengin organ ve dokular en çok etkilenenlerdir. Örneğin, böbrek, göz, kalp, beyin… Uzun süre yüksek kalan tansiyon bu organlarımızda kalıcı hasarlar bırakabilir.

Kişi tansiyonunun yükseldiğini hemen farkeder mi?

Bazı kişiler bunu hemen hissedebilir. Ancak bazıları uzun süredir yüksek tansiyona maruz kaldıysa vücut duyarsızlaşmış ve bu tansiyonu normal gibi algılıyor olabilir. Ortaya çıkan belirtiler genellikle enseden başlayan ve başa yayılan bir ağrı, gözlerde kızarma ve baskı hissidir.

Tansiyon yükselince ne yapmalı?

Daha önce tansiyon hastalığı olmayan bir kişi en kısa zamanda bir hekime başvurmalı. Acil hipertansiyon dediğimiz ani ve hızlı yani hastanın hissedeceği bir tansiyon yüksekliği durumunda acil servise gidilmeli.

Yazının devamı...

İncirin yıldızı parlıyor

Kuru incir bu günlerde çok gündemde, içerdiği yüksek orandaki protein, vitamin ve minerallerle hücrelerin yenilenmesini sağlıyor.

Tüm dünyada olduğu gibi bizde de meyve ve sebze trendleri var. Bu trendlerin ilki kuşburnuydu. Eski başbakanlardan Tansu Çiller’in kuşburnu çayı tutkusu tüm Türkiye’ye yayılmıştı. Bir dönem altın çilek konuşuldu, unutuldu gitti. Geçtiğimiz yıllarda nar hakkıyla tahta oturdu, tahtı uzun sure de kimseye kaptırmadı. Şu sıralar ise incir pek gündemde! Aynı nar gibi tahtı hak ediyor. Meyveler arasından sıyrılıp magazin gündeminin baş köşesine kurulmuş durumda. Verimli Anadolu toprakları birçok meyve sebzede dünyanın en çok üreten yerleri arasında. İnciri ise en çok üreten ülkeyiz... İncir denince de aklımıza hemen Aydın yöresi geliyor. Hayatımda yediğim en güzel inciri Nazilli’ye bağlı Akseki köyünde yemiştim. Ola ki yolunuz düşerse Nazilli’ye, bu misafirperver köye gidin ve dalından incir yiyin. Şimdi incire bakalım, içinde neler var:


KURU İNCİR

- Diğer kuru meyvelerle karşılaştırıldığında besin değeri açısından fark atıyor. Kalsiyum, magnezyum ve potasyumdan çok zengin.

- Eski Roma’da incir kutsal kabul edilen bir meyveymiş.

- Eski çağlarda Yunanlı’lar kuru inciri depresyon için kullanmışlar.

- Yunan düşünür Plato inciri ‘Filozofların Dostu’ olarak tanımlamış. Sinir istemi ve beyni güçlendirdiği düşünülmüş.

- 100 gram kuru incir yaklaşık 250 kalori.

- 1 iri taze incir 47 kalori.

- Bir incirden 2 gram lif alıyoruz. Çok güzel bir değer; günde en az 18 gram lif almamız gerekiyor. Kabızlık çekenlerin ise günde 25-30 gram lif alması gerekli.

- Taze incir hemen alındığı gün veya iki gün içerisinde tüketilmeli.

- İncir alırken koklayın, eğer ekşimsi kokuyorsa almayın.

- Kuru incir bazen raf ömrü uzasın diye sülfür dioksit gazıyla işlemden geçirilebiliyor. Bazı kişilerde, özellikle de astımı olanlarda bu ürünlere karşı hassasiyet olabiliyor, dikkat!

- İncirin içinde öne çıkan besinler lif, potasyum ve manganez minerali ve B6 vitamini.

Tansiyonu kontrol ediyor

İncir potasyumdan zengin, bu nedenle tansiyonu kontrol eden bir meyve. Çoğumuz çok fazla tuz tüketiyoruz , ama yeterli kalsiyum almıyoruz. Tansiyon düşürme amaçlı bir deney yapılmış: 1’inci gruba; bol potasyum içeren yiyecekler verilmiş. Bol sebze meyve ve az yağlı süt ürünleri… Böylece bu grup bol potasyum, magnezyum ve kalsiyum almış .

2’nci gruba normal yağlı ve meyve-sebzeden fakir diyet uygulanmış. 2 ay sonra bakıldığında 1’inci grupta bol sebze meyve ve az yağlı süt ürünleriyle beslenen kişilerin tansiyonlarının önemli oranda düştüğü görülmüş.

Yüksek lif içeriyor

İncir şekerli bir meyve ama liften çok zengin. Lifli yiyecekler tokluk hissini daha uzun süreli sağladığı için kilo vermede etkili. Ayrıca liften zengin beslenme hem son yıllarda çok sık rastlanan kalın bağırsak kanser riskini, hem de menopoz sonrası meme kanseri riskini düşürüyor.

Kan şekerinizi dengeliyor

Kalsiyum kemik ve dişlerimizin sağlam kalması için gerekli bir makro mineral. Vücudumuz büyük oranlarda ihtiyaç duyuyor ve yiyeceklerle alıyoruz. Ancak araştırmalar hiçbirimizin yeterli kalsiyumu alamadığını ortaya koyuyor. İncirin 100 gramında 35 mg kalsiyum var. Bol şerbetli bir tatlı yiyeceğinize inciri tercih edin. Gereksiz boş kalori alacağınıza faydalı, bol besin içeren bir yiyecek yemiş olursunuz. İncir gerçekten kişide aynı tatlı yemiş hissini uyandıran bir meyve. Anadolu’da yapıldığı gibi içine bir ceviz de yerleştirdiniz mi besin değeri ve lezzeti daha da artıyor. İncirin yaprakları üzerinde araştırmalar sürüyor. Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde trigliseritleri (kan yağları) düşürdüğü, bazı kanser hücrelerinin üremesini engellediği görülmüş. Nedeni henüz belli değil, araştırmalar devam ediyor.

Etin yanına sıra dışı bir sos

- 15 kuru incir

- 1 soğanın rendesi

- Kırmızı toz biber

- 3 yemek kaşığı sirke

- 4 yemek kaşığı zeytinyağı

- 2 diş sarmısak

- 1,5 bardak su

İncirleri doğrayıp rondodan geçirin. İçine istediğiniz baharatları ve yukarıdaki malzemeyi katın. Kısık ateşte çevirerek pişirin. Suyunu çeksin. Steril kavanozlarda buzdolabında uzun süre saklayabilisriniz.

Yazının devamı...

İşte obez beyni!

ABD’de yapılan bir deney bize şişman insanların neden doymalarına rağmen yemeye devam ettiklerini açıklıyor.

Şişman insanlar ve normal insanlar arasında metabolik büyük farklar olduğunu gösteren pek çok araştırma var.

Özellikle dikkati çekenler yemeye hormonal ve sinirsel bazda tepkilerdeki farklılıklar. Teksas Üniversitesi’nden Nancy Puzziferi ve arkadaşlarının yaptığı araştırma şişman ve normal insanların beyninin yemeye farklı tepkiler gösterdiğini ortaya koyuyor.

Araştırmada 18-65 yaş arası 15 çok şişman kadın ve 15 ince kadın ele alınmış. Açlık halindeyken beyin aktivitelerine bakılmış. Sonuçlar benzermiş. Ancak standart bir yemek sonrası ince grupta beynin belirli alaşlarındaki aktivasyon önemli oranda azalırken, şişman grupta bir azalma olmamış. Buna ek olarak bu deneklere iştah açıcı yiyecekler gösterildiğinde ince grupta ilgi azalırken, şişman grupta hiçbir iştah azalması olmamış. Şişman grup için yiyecekler hala çekiciymiş.

Araştırmacılar şunu kaydetmişler: Yemekten sonra şişman deneklerde orta beyinde aktivasyon devam ediyor, tok olmalarına ragmen yiyeckleri çekici bulmaya devam ediyorlar, aynen açlıktaki gibi yiyecek görüntüleri onları tetikliyor.

Bu deney bize şişman insanların neden doymalarına rağmen yemeye devam ettiklerini ve daha çok şişmanlama eğiliminde olduklarını açıklıyor.

İyi kolesterolünüz çok yüksekse dikkat!

Şimdiye kadar hep iyi kolesterolün yüksek oluşuna seviniyorduk. Çünkü bu bize kişinin kalp hastalıklarına karşı korunduğunu gösteriyordu. Ancak İngilktere’de Cambridge Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma yüksek iyi kolsterolün aksine kalp hastalığına yol açabileceğine işaret ediyor.

İyi kolesterol ne?

İyi kolesterolü bilim dünyasında HDL olarak tanımlıyoruz. (High Density Lipoprptein = Yüksek Yoğunluktaki Lipoprotein sözcüğünün baş harfleri) Kalp krizi riskini anlamak için bakılan değerlerden biri. Kötü kolesterol yağlı atıkları damar cidarına atar, iyi kolesterol de bunları alır uzaklaştırır, damarları temiz tutar. Bol balık, kuruyemiş ve zeytinyağı tüketmek, egzersiz iyi kolesterolü artırıyor.

Çok yüksek iyi kolesterol kalp krizi riskini artırıyor

Bazı insanlar genetik olarak çok yüksek iyi kolesterole sahip. 700 kişiden birinde bu gen bulunuyor ve iyi kolesterolleri çok yüksek. Ancak bu kişilerin kalp hastalığı riski de yüzde m80 daha yüksek.

Araştırmada bu gene sahip kişilerde HDL’nin damar cidarından atıkları toplama görevini tam yerine getirmediği saptandı.

Cambridge üniversitesi’nden Prof. Adam Butterworth: ‘ Bu şimdiye kadar iyi kolesterolü yüksek olan kişilerin aslında daha yüksek kalp hastalığı riski taşıdıklarını gösteren ilk araştırmalardan. Sonuç şimdiye kadarki bilgilerimizle çelişiyor.

HDL’yi artırmak için baz ilaçlar da var. HDL artıran ilaçların aynı kötü kolesterolü düşüren statinler gibi etkilii olabileceği düşünülmüştü. Ancak yeni araştırmayla bu tip durumlarda ilaçların etkili olamayacağı gösteriliyor. Prof. Butterworth yüksek iyi kolesterolden çok HDL parçacıklarının büyüklüğü, atıkları uzaklaştırma yeteneğinin daha önemli olduğunu açıkladı.

Bu araştırma bize neyi gösteriyor?

Artık kolesterolü iyi-kötü diye basitçe sınıflandıramayacığımızı! Kişiye özel tedavi gerektiği. Yüksek iyi kolesterollü kişilerde genetik testlerle genlerinde değişim olup olmadığını araştırmak, buna göre tedavilerle yola devam etmek gerektiği..

Yazının devamı...

Yoğurt yüksek tansiyon riskini azaltıyor

Yoğurdun sağlık üzerindeki yararlarına bir yenisi daha eklendi. Haftada beş porsiyon yoğurt yiyen kişilerde yüksek tansiyon riskinin azaldığı görüldü.

Yüksek tansiyon sık görülen sağlık sorunlarından biri. Kalp hastalığı ve felce yol açabiliyor. Dikkatle takip edilmesi, yönetilmesi gerekiyor. Amerikan Kalp Vakfı yayınlarında yer alan bir araştırma biz Türklerin çok sevdiği bir yiyecek olan yoğurdun yeni bir yararını daha ortaya koydu. Şimdiye kadar yoğurt denince aklımıza, yüksek kalsiyumuyla kemiklerimizi güçlendirmesi ve içerdiği probiyotik bakterilerle sindirim sistemimizi düzenlemesiyle bağışıklık mekanizmamızı güçlendirmesi gibi yararları geliryordu. Bunlara bir yenisi daha eklendi. Yoğurt yüksek tansiyonla başa çıkmada da yararlanabileceğimiz bir yiyecek. Yapılan bir araştırmaya göre haftada 5 veya daha fazla yoğurt yiyen kadınlarda nadiren yoğurt yiyenlere göre yüksek tansiyon riskinin azaldığı saptandı. Araştırmayı yapan ekibin lideri Boston Tıp Fakültesi’nden Justin Buendia “Sağlıklı bir besklenme şekline yoğurt eklemenin özellikle kadınlarda yüksek tansiyon riskini azalttığını gördük. Araştırmamızın bugüne kadar yoğurdun tansiyon üzerine etkilerini araştıran en büyük araştırma olduğunu sanıyorum” diyor.

Erkekler daha az yiyor

25-55 yaş arasındaki kadınlar ile 40-75 yaş arasındaki erkekler incelenmiş. Bunun içinde daha önceden yapılan iki takip araştırmasının verileri ele alınmış. Bunlar 18-30 yıldır bir çok kişinin verilerinin toplandığı ve değerlendirildiği araştırmalar. Bu süre boyunca yaklaşık 75 bin yeni yüksek tansiyon davası kaydedilmiş. Diyetlerine bakıldığında şunlar görülmüş: Kadınlar grubunda haftada 5 porsiyon veya daha fazla yoğurt yiyenin, ayda bir yiyene göre yüksek tansiyon riski %20 azalıyor.

Bir diğeri ise araştırmadaki erkeklerin kadınlara göre yoğurt tüketimleri çok daha azmış ve bu yüzden düzenli yoğurt tüketimi ve tansiyon arasındaki ilişki de kayda değer bulunmamş.

Araştırmadakiler ayrıca sağlıklı beslenen kişlerde bol yoğurt tüketmenin değişik sonuçlar yaratıp yaratmadığna bakmışlar. Bunu yapmak için DASH diyetine göre değerlendirmişler. Haftada 5 veya daha fazla yoğurt yemenin DASH diyeti kurallarına en sıkı uyanlarda çok daha iyi sonuç verdiği gözlenmiş. Daha çok sebze, meyve, kuruyemiş, baklagil, az yağlı süt ürünü ve tam tahıllarla besl enmeli. Kadın-erkek DASH diyetine uyan ve haftada 5 veya daha fazla yoğurt tüketenlerin, haftada 2 yoğurt yiyene göre %31 daha az tansiyon riski olduğu gösterilmiş. Az yoğurt yiyenler aynı zamanda DASH diyetine uymayan kişilermiş.

Süt ürünlerinin en etkilisi

Araştırmacılar ayrıca süt ve peynirin de tansiyon üzerinde etkisini bakmışlar. Ancak Buendida şöyle diyor: “Diğer süt ürünlerine göre yoğurt çok daha etkili. Araştırmamız düzenli süt ürünü özellikle de yoğurt tüketmenin yüksek tansiyonun gelişme riskini azalttığını gösteriyor”.

DASH diyeti nedir?

Yüksek tansiyona çare olabileceği belirlenmiş bir beslenme biçimi. “Dietary Approaches to Stop Hypertension” yani hipertansiyonu önlemek için beslenme yaklaşımları. Bu tamamen dengeli bir beslenme planı. Amerika’daki Milli Kalp, Akciğer, Kan Enstitüsü bir araştırma yapıyor ve çeşitli beslenme yöntemlerini karşılaştırıyor. Bu da onlardan biri. Amaçları, beslenme biçiminin hipertansiyon üzerindeki etkisini görmek. DASH beslenme yönteminin tansiyonu düşürdüğü belirleniyor.

Nasıl bir beslenme?

Doymuş yağ, kolesterol ve yağdan fakir. Meyve, sebze, yağsız süt ve süt ürünlerine yer var. Şekerli yiyecekler az . Kırmızı et ölçülü ama ölçülü.

Yoğurtlu sos tarifleri

- Tahinli Salata sosu

- 1 kase yoğurt

- 1-1,5 limonun suyu

- 2 yemek kaşığı tahin

- 2 yemek kaşığı zeytinyağı

- Acı kırmızı biber ( toz)

- Mazemenin tümünü iyice çırpın.

Yazının devamı...

Anne sütünü artıran yiyecekler

Bazı yiyeceklerin sütü artırdığına dair genel bir inanış var. Gerçek şu ki, bu alandaki araştırmalar henüz az ve çok da güvenilir değil. Ancak bu yiyecekleri anneler yüzyıllardır kullanıyor ve yararını gördüklerini söylüyor. İşte söz konusu yiyecekler...

Çemen otu tohumu

Yüzyıllardır dünyada anne sütünü artırmak için kullanılıyor. Tohum liften çok zengin; sindirim sistemi sorunlarını giderici. Arıca birçok sağlığa yararlı fitokimyasal içeriyor. Bitkinin yaprakları da demir, fosfor ve özellikle kalsiyumdan zengin.

Rezene tohumu

Annelere özellikle bebekte gaz ve koliği önlemek için veriliyor. Rezene erişkinlere de zaten sindirim sorunları için verilen bir tohum, çay. Bu etkilerin annenin sütüyle bebeğe de geçeceği düşünülüyor.

Anason

Anne sütünü artırıyor. Rahatlatıcı etkisi var. Sindirim sorunlarını gideriyor.

Sarımsak

Sarımsak yenildiğinde, özellikle de fazla yenirse sütün kokusunu ve tadını etkileyecektir. Bir araştırmada annesi sarımsak yiyen bebeklerin daha uzun süre memede kaldığı gösterilmiş. Bu bize belki de bebeklerin sarımsağın tadından hoşlandığını gösteriyor.

Koyu yeşil yapraklı sebzeler

Ispanak, pazı, maydanoz, dereotu, kuzu kulağı... Koyu yeşil yapraklı sebzeler özellikle bebeğin sağlıklı bir sinir sistemiyle doğmasını sağlayan folik asitten, kalsiyum, demir, beta-karotenden zenginler. Süt veren kadınların günde 1-2 porsiyon koyu yeşil yapraklı sebze yemesini öneriyoruz.

Hint fesleğeni çayı

Süt veren anneler için geleneksel bir çay. Sakinleştirici etkisi olduğu, bağırsak hareketlerini artırdığı, iştahı düzenlediği düşünülüyor.

Kabak ailesi

Kabak çeşitlerinin sütü artırdığına inanılıyor. Bu sebzelerin kalorisi düşük, sindirimleri kolay ve bol su içeriyorlar. Su oranlarının yüksek oluşu sütü artırmalarına neden olabilir.

Kuruyemişler ve kuru meyveler

Süt veren anneler için hem bizim ülkemizde, hem de Asya ve Ortadoğu’daki birçok ülkede kuruyemiş ve kuru meyve karışımından yapılmış tatlılar yüzyıllardır kullanılıyor.

Yulaf ezmesi ve yulaf lapası

Yulaf demir, kalsiyum, lif, B grubu vitaminlerden zengin. İçine taze meyve , kuruyemişler karıştırılarak sütle veya su-sütle pişirilerek yulaf lapası olarak tüketiliyor.

ÖNERİLERİM

Vücudunuza güvenin, acıktığınız zaman yiyin. Süt verme döneminde suyu artırmanızda yarar var. En az 10 bardak su için. Çünkü emzirmek sıvı ihtiyacını artırıyor. Sağlıklı ve çeşitli bir beslenme biçimine sadık kalın.

DAHA ÇOK SÜTÜM OLMASI İÇİN DAHA ÇOK MU YEMEM-İÇMEM GEREKİYOR?

Hamilelikten önceki BMI’ınıza bağlı bu sorunun yanıtı: Eğer kilonuz normal sınırların altında veya normal ise, normalden biraz daha fazla yemenizin yararı olabilir. Amaç süt döneminde artan enerji ve besin ihtiyacını karşılamak. Eğer fazla kilolu idiyseniz veya kilo alışınız normal sınırlar içinde kaldı ise ekstra kaloriye ihtiyacınız olmayabilir. Buna doktorunuz karar vermeli.

SÜTÜM AZ DİYE ENDİŞELENİYORSANIZ…

Annelerin çoğu sütünün yeterli olmadığından yakınır, endişelenir. Bebeğinizin yeterli süt alıp almadığını belirlemek için en iyi yöntem kilo artışını kaydetmek ve izlemek. Doğumu izleyen ilk birkaç günde bebekler biraz kilo kaybeder.(5-10 arası) Ancak hemen sonrasında iyi beslenen bebekler hemen kilo almaya başlarlar. Sezaryen veya stresli bir doğum geçirdiyseniz bazen sütün gelmesi zaman alabilir. O zaman bebeğinizin de diğer bebeklere göre kilo artışı ilk zamanlarda daha yavaş olacaktır. Genellikle 2 hafta sonra çoğu bebek doğum kilosuna kavuşur.

SÜT NEDEN AZ GELİYOR?

Vücudunuz bebeğinizin ihtiyacına göre süt üretiyor. Bebeğiniz emdikçe süt üretiminiz de artacaktır. Eğer azalırsa nedenleri şunlar olabilir :

- Meme başlarınız hassas ve emzirirken acıyor.

- Bebeğe emzik veriyorsunuz. Memeyi tercih etmemeye başlıyor.

- Bebek istediğinde emzireceğinize, düzenli aralıklarla süt vermeye çalışıyorsunuz.

Yazının devamı...

Ağız kokusu ilişkileri bitirebiliyor!

Ağız kokusu, artık boşanma nedenleri arasına girdi. Ayrıca iş yaşamında da olumsuz etkileri var.

Diş hekimlerine başvuran eşlerin en çok yakındığı konu neymiş biliyor musunuz? Ağız kokusu! Boşanma başvurularında neden olarak ağız kokusunun da gösterildiği haberler okuduğumu hatırlıyorum. Gerçekten de ağız kokusu sadece eşi değil, çevredekileri de iten, işinizi etkileyen bir durum. Çin İmparatorları ağızlarına karanfil almayanı yanlarına yaklaştırmazlarmış. Ama bu geçici bir çözüm tabii, asıl sorunun kaynağına inmek, kokuya nedeni ortadan kaldırmak gerekiyor. İmpladent’den Diş Doktoru Ülkü Koloğlu’na ağız kokusunu önlemenin yollarını sordum.

Ağız neden kokuyor?

Nefes verildiğinde ağızdan rahatsız edici bir koku gelmesine halitoz deniyor. Diş çürüğü ve diş eti problemlerinden sonra diş hekimine gitmenin üçüncü sıradaki nedeni. Halitozun yüzde 90 sebebi diş eti altındaki ve dil kökündeki bakteriler. Bu türüne oral halitoz denir. Kalan yüzde 10 ise burun boşluğu, sinüsler, boğaz, ciğerler, yutak ve midedeki hastalıklar olabilir.

Sabahları ağız kokusu daha çok oluyor, neden?

Oksijen alımının azalması ve oral fonksiyonların düşmesi sebebiyle geceleri artış gösteriyor. Sabah nefesi denen uyanıldığı zaman karşılaşılan tabloyu oluştuyor. Ağızdan nefes alan ve horlayan kişilerde bu kuruluk arttığı için tablo daha da artabiliyor.

Başka neler koku yapıyor?

Derin çürükler, yakın zamanda çekim yapılmış diş soketleri, gıda sıkışmasına bağlı derin diş eti defektleri, ağız içi yara ve ülserler, plastik dişler…

En çok hangi yiyecekler koku yapıyor?

Alkol, soğan sarımsak,lahana,karnıbahar,turp gibi gıdalar en çok kokuyu yaratırlar.

Sadece fırçalamak yeterli değil

Ağız kokusunu nasıl önleyebiliriz?

Öncelikle dil kökünün ve sırtının temizlenmesi yapılmalı. Bunun için fırça, dil kazıyıcı hatta ters çevrilmiş bir kaşığın yuvarlak kenarı bile kullanılabilir. Sağlıklı ve posalı yiyeceklerden oluşan bir kahvaltı dil kökünün mekanik temizliğine yardımcı olacaktır.

Sakızın faydası olur mu?

Evet. Şekersiz sakız çiğnemek kuruluğu azaltır, tükürüğün yıkayıcı etkisiyle ve bakterileri yok eden içeriğiyle ağzı temizler.

Ya ağız gargaraları...

Bazı gargaraların ağız kokusunu bir süre geçirdiği tespit edilmiştir. Ancak etkili olabilmeleri için sabun içeren macun kullanımından bir saat sonra kullanılmaları gerekir. Yemek tüketimini takip edecek şekilde dişleri, dili fırçalamak kokuşacak artıklar mekanik olarak uzaklaştırılacağı için çok önemlidir.

Sadece fırçalamak yeterli mi?

Fırçalamanın dişlerin sadece yarısı kadar alanda etkili olduğu hatırlanarak ara yüzler için muhakkak diş ipi kullanılmalı. Protezlerin altları fırçalanmalı, sabit köprülerin gövde altları özel ipler ve fırçalarla ya da su kürdanı ile temizlenmeli.

Ara fırçaları var bir de…

Eğer diş eti çekilmeye başladı ise ara yüz temizliğinde ara yüz fırçaları etkin ve kolay temizlik sağlamaktadır. Diş ipi kullanmakta zorlanan kişiler de en incelerinden başlayarak bu fırçaları deneyebilirler.

Ağız kokusu evliliği bitirme nedenlerinden biri de olabiliyormuş, doğru mu?

Diş hekimine geldiklerinde eşlerin dile getirdikleri başlıca şikayetlerden biri. Hem eşler arasındaki ilişkileri, hem de iş ortamında insanların yakın çalışmasını engellediğinden dolayı sosyal ve iş başarısını etkiliyor.

SERT VE SULU MEYVELER YİYİN

Elma, armut gibi sert ve sulu meyveler ve sebzeler de ağız sağlığı için çok yararlı. Bu gıdalar yüksek oranda su içeriyor. Bu su, meyvelerin içerdiği şekeri seyreltiyor ve tükürük akımını uyarıyor. Tükürük, dişteki gıda artıklarını yıkayarak uzaklaştırıyor ve asitli yiyeceklerin etkisini tamponluyor. Böylece ağız kokusunun önlenmesine de katkıda bulunuyorlar.

Yazının devamı...

Zayıflatan bisküviyi bulan ilk kişi: William Oliver

İngiltere deyince akla hemen Londra, sonra da Edinburgh geliyor değil mi? Yaşamımın önemli bir bölümünü bu ülkede geçirdiğim için artık biliyorum ki bunların dışında da harika şehirler var. Bunlardan birisi de UNESCO koruması altındaki Bath.

Şehrin adı banyo anlamına geliyor. Adını aldığı yer Romalılardan kalma banyolar, hamamlar. Yüzlerce yıl şifa için kullanılmış suyu, hala da kullanılıyor. Ancak Bath sadece banyolarıyla değil, zayıflatan bisküvisiyle de ünlü!

Bisküvinin adı: Bath Oliver. Sert kuru bir bisküvi. Kraker de diyebiliriz. Un, tereyağı, süt ve mayadan oluşuyor. Genelde peynir veya şarap yanında yiyorlar. Ama bir zamanlar Dr. Oliver bu bisküviyi hastalarını zayıflatmak için kulllanmış. Nasıl mı? Tarihe göz atalım…

İlk defa 1746’da pişirmiş

Dr. William Oliver Bath’ın efsanevi doktoru. 1695-1764 yılları arasında yaşamış. Cambridge mezunu bu doktor girişimci bir insanmış. 1724’de ilk su çiçeği aşısı denemsi yapanlardan örneğin. Gut üzerine çalışmaları var.

William Oliver Bath kentine çalışmak için gelir. Halk onu hemen sever ve çok güvenir. Bath’a gelen hastaları şifalı sularıyla tedavi eder. Ayrıca Bath’a büyük bir hastane kurulmasına da öncülük edenlerdendir. Bisküviyi yapan da o. Bu yüzden adı ‘Bath Oliver.’ Hastaları genelde Bath’ın şifalı sularından yararlanmak için gelen romatizma hastalarıdır. Ancak o dönem her yemekte 10-12 çeşidin servis edildiği, av etleri, bol tereyağı ve krema, tatlılar, şaraplar, likörlerin boca edildiği bir dönem. Gut ,sindirim sorunları, şişmanlık da çok yaygın.

Dr. Oliver kara kara düşünür, “Ne yapsam da bu çok şişman hastaları zayıflatsam” diye… Çünkü bilir ki, biraz hafifleseler pek çok sorunları kendiliğinden yok olacaktır. Önce bir ekmekle işe başlar, ardından sonradan çok ünlü olacak bisküvisini kendi evinde pişirir. Yıl: 1746’dır.

Bisküvisi özellikle tatsızdır. Amacı fazla yenmesini önlemektir.

Böylece hastaları

daha rahat sindirebilecek, kilo verebilecektir. Bu her öğünde aşırı yiyen hastalar 1 veya 2 öğünde çay yanında Dr. Oliver’ın bisküvilerini yerler. Hemen kilo kaybetmeye başlarlar. Dr. Oliver’ın bisküvisi bir anda ünlü olur. Bath Oliver adını alan bu bisküvi karikatürlere konu olur, edebiyata girer.

Nasıl kilo verdirmiş?

Bisküvinin tanesi 51 kalori. 2-3 tane yiyince gerçekten tokluk hissediyorsunuz. Düşünün ki ağır bir yemekle rahat 1500-2000 kalori alan bir hastası aniden 150-200 veya hadi diyelim 10 bisküvi yedi; 500 kalorilere kadar düşüyor. Yani bir yemekteki kalori tasarrufu en az 1000 kalori. Kısacası Dr. Oliver çok akıllıca bir yöntemle hastalarının bir günde aldığı toplam kaloriyi düşürmüş .

Tarifi gizli

İnternette araştırdığınızda bazı tarifler karşınıza çıkıyor, ama hiçbiri ana tarif değil, tahminler üzerine geliştirilmiş yeni tarifler. Bisküvi ağırlıklı olarak un, su, yağ, mayadan oluşuyor. Ama tam tarifi ölünceye kadar kimseyle paylaşmamış Dr. Oliver. Rivayet o ki; ölmeden hemen önce yardımcısına 10 çuval kaliteli buğday unu ve 100 pound bırakmış. Yardımcısı bir fırın açmış ve çok zengin olmuş.

19’uncu yüzyıl sonlarında Bath Oliver bisküvileri ‘dünyadaki tek mayalı bisküvi’ olarak tanımlanıyormuş. 1900 yılına gelindiğinde günde 80 bin bisküvi yapılır olmuş.

Turistlerin gözdesi

Bath’a her gelen turist bu bisküvilerden alıyor, tadıyor, hediye olarak götürüyor. Düşündüm de; tüm şehirlerin böyle sağlık amaçlı, taşınabilecek, kuru bir kek, kurabiye , tatlı, tuzlu gibi bir ürünü olmalı. Aklıma ilk gelenler Bolu çikolatası, Selanik kurabiyesi. Güzel İstanbul’umuzun kendisine yakışır bir kurabiyesi veya bisküvisi yok. Var mı?...

TOK TUTUYOR

Bisküviyi kendimde denedim. Tok tutuyor. Bir oturuşta en fazla üç adet yiyebildim, yetti. Ancak dikkat; hem kallavi yemek yiyip, hem de bunlar diyet içinmiş diye bisküvi yemeye başlarsanız değil kilo vermek, kilo almaya başlarsınız. Dr. Oliver’ın yöntemi gibi olursa işe yarar. Bir öğün seçip, o öğünde sadece çayla birkaç bisküvi yemek gibi.

Yazının devamı...

Öksürüğü doğanın şifasıyla keselim

Kışın ve özellikle havaların sıcak-soğuk arasında gidip geldiği mevsimsel geçiş dönemlerinde öksürük çoğumuzun derdi. Ufak-tefek öksürüklerde hemen ilaca sarılmak istemiyoruz, ama ısrarlı öksürükler işte güçte sıkıntı yaratıyor. Öksürüğü kesmede etkisi bilimsel araştırmalarla kanıtlanmış bazı baharatlar yiyecekler var. İşte Farmakognozi ve Fitoterapi bunları araştırıyor. ‘Farmakognozi ‘doğal kaynaklı ilaç bilimi, ‘Fitoterapi’ ise Bitkilerle tedavi demek.

Ülkemizde de Yeditepe Üniversitesi’nde böyle bir bölüm var, başındaki Prof. Dr. Erdem Yeşilada öksürüğe karşı reçete verdi. Öksürüğe en iyi gelenler karabiber,karanfil, tarçın, zencefil, bal ve propolis. Bunları tek tek mercek altına aldım:

Tarçın

- Kan şekerini kontrol ediyor.

- Diyabet ve metabolik sendromlularda faydalı.

- Yiyecekleri koruma özelliği de var.

- Kadınların önemli bir sorunu olan vaginal mantar enfeksiyonuna neden olan mantarın büyümesini engelldiği görülmüş.

- İtalya’daki araştırmacılar mide ülserinin önemli bir nedeni olan Helikobakter’e karşı iyi geldiğini görmüşler.

Karanfil

- Güçlü bir antioksidan

- Karanfil yağı uçuğa iyi geliyor.

- Hayvanlarda akciğer ve deri kanser hücrelerinin çoğalmasını engelliyor.

- Anavatanı Endonezya, ama en iyi karanfil Malezya, Zanzibar ve Madagaskar’da yetişiyor.

Karabiber

- Bakteri üremesini engelliyor.

- En iyi biber üreten yer Hindistan’ın Malabar kıyısı.

- Piperin adlı maddeden çok zengin. Bu madde pankreasın sindirim enzimlerini salgılamasını hızlandırıyor.

- Hintliler binlerce yıldır kabızlık, güneş yanığı, diş çürümesi, böcek sokması, kalp hastalıkları, akciğer rahatsızlıkları, artrit vs. için kullanıyor.

- Beynin daha iyi çalışmasını sağladığı düşünülüyor.

- Sigarayı bırakmada yardımcı.

- Tansiyonu düşürüyor.

Zencefil

- Gingerol adlı antioksidan bir madde içeriyor.

- Gingerol sayesinde yangıyı önlüyor, bakterilere karşı direnç sağlıyor, viürüslerden koruyor, hastalıklara karşı direncimizi artırıyor.

- Hamilelelerde ve kemoterapi görenlerin bulantısına iyi geliyor.

- Kötü kolesterolü düşürüyor, iyi kolesterolü artırıyor.

- Kanın koyulaşmasını engelliyor.

- Migren ağrısını hafifletebiliyor.

- İçindeki antioksidan gingerolün seviyesi zencefilin geldiği yöreye göre değişiyor.

Bal

Vitaminler, enzimler, mineraller, aminoasitler ve vücut için gerekli yaşamsal değerde pek çok elementi içeriyor. Bu balı diğer şekerli ürünlerden ayıran en belirgin özellik.

- Arılar 1 gram bal için 4000’den fazla çiçeğin nektarını toplarlar.

- Binlerce çiçeğin, bitkinin besleyici değerlerini ve şifasını taşıyor.

- Enerji kaynağı; fiziksel performansı artırıyor.

- Sindirimi kolaylaştırır.

- Boğazı yumuşatıcı ve antimikrobiyal etkisi var.

- Dünya Sağlık Örgütü ( WHO) soğuk algınlığı ve öksürük için bal öneriyor.

- Araştırmada öksürük şurubu kadar etkili olduğu görülmüş. Deneydeki çocuklar gruplara ayrılmış; yatmadan önce bazılarına farklı öksürük şurupları, bir kısmına da bal verilmiş. Bir çay kaşığı bal verilen çocuklarda balın öksürük şuruplarından daha etkili olduğ saptanmış.

Propolis

- İşçi arıların bitki ve ağaçların tomurcuklarından, yapraklarından, dallarından topladıklarına kendi vücutlarından ekledikleri sıvıyla oluşturdukları reçine ağırlıklı bir karışım.

- Arılar propolis ile kovan ve petek gözlerini sterilize ediyor, kovana giren zararlıları öldürdükten sonra mumyalıyor, kovanın açık ve çatlaklarını kapatıyorlar.

- Antioksidan gücü yüksek.

- Nardan 62 kat, domatesten 120 kat daha yüksek antioksidan gücü var.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.