Şampiy10
Magazin
Gündem

Kadın, kadınsa...

Aslında konuyu kapatacaktım...

Zaten yeterince uzadı.

Bu, “üşüyorum” meselesini...

Ama...

İş karı-koca kavgasına benzemeye başladı!

Adam ceketini bir tarafa atıp kadına, “Ben de seninle üşürüm” dedi ya...

Herkes savunmaya geçti...

Kadınlar, “Böyle erkekler nerdeee???” derken, erkekler de, “Bunu anlayacak kadınlar nerdeeee?” diye çemkirmeye başladı.

Sadece çemkirilse yine iyi! Eski defterler açılmaya başlandı! Karı-koca kavgası demem ondan...

Mesela adam diyor ki:

- “O cevaptaki anlamları analiz edecek kadın nerede... Türk kadınından bahsediyoruz, Avrupalı bir kadından değil.”

Allah Allah! Bunu yazan İtalyan asıllı mı? Ayrıca sen akıllı bi laf et bakalım n’olacak?

Beni de zorla çemkirtiyorlar!

Ama baksana ne diyor:

- “Üşümek havalarla ilgili. Sıcaklarda terleyince ne olacak, terledim deyince tersi mi olmalı?

Bu hareket akıllı bir kadını çok güldürür, bu anlamda mantıklı bir hareket olur bence!”

Hadi bakalım...

Gel de sus!

Ama ne diyeceksin ki buna? Susma hakkımızı mı kullanalım?

Peki.

O zaman başka bir mail’e geçelim...

- “Bundan yaklaşık 25 sene önce sevgilime aynı yanıtı verdim. Ama, yanıtın devamı sizin yazınızdaki gibi olamadı maalesef. Anlamsız gözlerle süzüldükten sonra, cengâverlik değil, üşümesine radikal çözüm bulmam konusunda uyarıldım. Ve çaresiz, ceket-kazak artık Allah ne verdiyse bulup buluşturup sevgilimin üşüme sorununu hallettim!

Hallettim de ne oldu ? Pek iç açıcı şeyler olmadı. Ancak bu olay bende iz bırakmış olmalı... Çünkü ondan sonra, serin hava ve üşümeli durumlarla karşılaşma varsayımlarına göre hep önlemimi almış durumlarda dolanıp durdum.

Yani sizin anlatımınızla ‘Dana’ olmayı bilmeden sürdürdüm.

Ama o zamandan bu yana da içimin bir tarafı hep üşür durumda kaldı...”

Vay, vay, vay...

Şu son cümleyi yazdın ya...

Sen olmuşsun!

Üşümek sana iyi gelmiş!

Üşüdün, üşümedin derken, şunu da anlamış olduk ki, bizim danaların bir kısmında bu potansiyel var.

Var da, anlaşılmamaktan korkuyorlar!

Salak durumuna düşmekten...

Oysa korkacak ne var?

Anlaşılmayıverirsin, o kadar!

Ben de bu yeni erkeklerin gurursuz olma haklarını niye kullanmadıklarını hiç anlamam!

Böyle bir avantajı, dezavantaj hâline sokmalarını...

Bir de, “Haklıyken haksız duruma düşme” vardır ya!.. Alakasız ama olsun.

Zaten ben bugün, “Hangi kadın, nasıl tepki verir?”i yazacaktım...

Konsantrem bozuldu!

Yazının devamı...

İşte o cevap!

Bunun bir cevabı olmayacağını düşündünüz...

Öyle sonu olmayan filmler gibi cevabı size bıraktığımı...

Ama hayır.

Ben cevabı olmayan soruyu sormam! (Bana bak!)

Ya da bulurum. O cevabı bulurum!

Böyle de hırt bir tarafım vardır! Yoksa sadece o tarafın mı kaldı? Sadece bir hırt mıyım?

Tamam, “beni” uzatmıyorum...

Önce konuyu takip etmeyenlere kısaca anlatayım:

“Bir kadın, bir adamın gözlerinin içine baka baka, ‘üşüyorum‘ derse... Adamın hangi cevabı aynı dozda seksi olur?”

Yani adam öyle bir şey söyleyecek ki, kadın o anda adamı öpmek isteyecek!

Soru önce yanlış anlaşıldı.

Bizim danalar soruyu, işin içine seksilik girince, kadını nasıl yatağa atarım?” gibi anladılar...

Bunu biliyordum desem! Böyle anlayacaklarını... “Ben sana söylemiştim!” gıcıklığında bir laf mı olur? Olur.

İyi o zaman, bunu geçelim...

Daha fazla uzatmadan sorunun cevabına gelelim...

İşte o cevap!

Hazır mısınız?

Baştan söyleyeyim; öyle çook büyük bir buluş değil bu! Yani çok şey beklemeyin.

Ön yargılı da olmayın.

Tepkiliyseniz hiç okumayın.

Sadece o anı yaşamaya çalışın.

Şimdii...

Olayı başından alıyorum.

Kadınla adam bir balkon ya da bir terasta oturuyorlar... Bir evin ya da bir restoranın...

Kadın birden ürperiyor; hani “şeytan okşadı“ derler ya, öyle...

Şeytan okşuyor!

Karşısında oturan adamın gözlerinin içine sıcacık ve biraz talepkâr bakıyor ve ne diyor?

“Üşüyorum...”

Adam da kadının gözlerinin içine baka baka hafifçe gülümsüyor! Daha doğrusu gözlerinin içi gülümsüyor!

Ayağa kalkıyor...

Ceketini çıkarıp boş sandalyeye atıyor.

Ve o sihirli cevabı veriyor:

“Ben de seninle üşürüm o zaman!“

Al sana cevap!

İçinde neler var, neler...

Akıl var...

Meydan okuma var...

Oyun var...

Diklenme de var...

Teslim olma da...

Paylaşma da var...

Anlaşma da...

Adam senden hikâye çıkarıyor! Geride kalamazsın artık!

Adam seninle kumar oynuyor! Pas geçemezsin artık!

Daha ne olsun yahu!

Kadın da, kadınsa...

Kalbi o andan itibaren daha hızlı atmaya başlar! Dışarıdan görülecekmiş gibi!

Kadın da, kadınsa...

Hikâyenin devamı da yazayım mı?

Kadın yerinden kalkar...

Heh heh hee!

Yazının devamı...

Üşüyor musun?

Üşüyor...

Kadın dondu!

Niye?

Bir kadın “Üşüyorum...” diye bir adamın gözlerinin içine bakıyor...

Ve bu üçünden başka bir cevap alamıyor:

“Ben de...” diyenden, “Ceketini verenden” ve “sarılandan” başka bir adam yok!

Bir kadının yüreğini kaldıracak, aklını çelecek bir cevap!

“Üşüyorum” kadar masum ve seksi...

Bulamadınız...

Birkaç fikir geldi ama...

Ama “Bunlar değil!!!”

Yine de bazılarına bakalım:

- “Mesela, salyalar akmadan, ortam kabarmadan, kadının sırtını, kolunu, bacağını ısıtacak şekilde yavaş ve düzenli bir şekilde okşamak, dokunmak ve daha da sokulmak... Ve kulağına eğilerek kısık, samimi ve sıcak bir sesle ‘Şimdi nasılsın?’ sorusu, bir parça da olsa sorunuzun cevabı olabilir..”

(“Bu da değil!!” Kız sana, “İyiyim, teşekkür ederim” diyecek. Ama o anda seni öpmek istemeyecek! Sen isteyebilirsin, o ayrı!)

Beni anlamıyorsunuz! Daha farklı, daha güzel, çağ atlatacak farklı bir şey istiyorum!!!

- “Onun ya da sizin evinizdeyseniz, yani ortam müsaitse ve hele hava da müsaitse (kar, kış, soğuk sağanak yağmur) ‘sıcacık bir suyla seni yıkamamı ister misin?’ de cevaplar arasında olabilir kanaatindeyim..”

(O-ha! Bu hiç değil!! Bu 15. sevişmeden sonra söylenir ancak! Kar-kış romantik romantik oturuyorsun, adam ‘seni yıkayayım mı?’ diyor!! Yok ben kalkayım, hamama gideceğim de...)

- “Bana gidelim diyebilir, küveti doldurup ısınalım, sonra şarap-peynir-x yaparız, gerisi de malum...”

(“Üşümek” bu adamlara niye hemen sıcak küvet çağrışımı yapıyor ki? Hadi yapıyor, niye hemen hedefe kitleniyorlar ki? Mesele de burada zaten!)

Yani...

Bu hiç değil!

- “Birlikte ısınalım derim.”

(Yaklaştın... Ama özü yakalayamadın. Çalışırsan olur. Yapabilirsin!)

Ama hiçbir işe yaramaz! Bu da değil! Sıradan!

- “Hem ceketi verip hem sarılsam...”

(Üstüne bir de, ‘ben de’ de bari... Hiçbir olasılığı kaçırmamış olursun! Sıradanlık olasılığını...)

- “Sarılıp paltosunun içine alıp, öpse!”

(Öpsün. Öper de... Ama biz kadının adamı öpme ihtimalinden bahsediyoruz!)


“Bunların hiçbiri değil!

Ben farklı bir şey istiyorum!

Bunları herkes yapıyor!

Sıradan...

Hiçbiri işe yaramaz!!!”


Niye biliyor musunuz?

Olay şu arkadaşlar...

Kadın “Üşüyorum...” deyince sana “Hadi yatalım” demek istemiyor!

Kadın seninle flört ediyor...

Yani buradaki amaç yatmak kalkmak değil!

Nasıl olsa yatarsın...

İstersen kalkarsın da!

Dur bi! Akıllı ol, tadını çıkar...

Sen de flört et!

Asıl yapman gereken şu:

Bir kadında seni öpme isteği uyandır!

Tek bir cümleyle...

Tek bir hareketle...

Hadi iki olsun, ona da razıyız!

Kadın sende bu hissi nasıl uyandırabiliyorsa, aynen öyle!

Sonrası zaten gelir!

Yani... Kadın sana “Üşüyorum” diye gözlerinin içine baktığında diyeceksin ki... Yer kalmadı, uzun uzun anlatmam lazım çünkü!

Ama yazacağım...

Söz!

Yazının devamı...

Üşüyorum...

Bana seksi kadın taklidi yap deseler...

Ne oramı buramı açardım, ne makyaj yapardım ne de ne bileyim, tuhaf hareketler içine girerdim...

Sadece,

“Üşüyoruum” derdim!

Kime yapacaksam onun gözünün içine baka baka...

O dikkat kesilince de, tekrarlardım, biraz daha kuvvetlice:

“Çok üşüyoruum...”

Bu replikle hareket geçmeyecek adam yoktur!

O sırada seni gülme tutmazsa tabii...

Gerçi tutsa da anlamazlar. Anlasalar da fark etmez. Onların beynine sinyal gitmiştir artık!

“O benim!”

Artık top ondadır...

Ha, topu alır da ne yapar? Bu da adamına göre değişir!

Nasıl?

Geçen pazar Şükrü Kızılot’ta okudum; çok güzel bir tarif vardı:

“Erkekler, bir kız ‘Üşüdüm’ dediğinde; ‘sarılanlar’, ‘ceketini verenler’ ve ‘ben de’ diyen geri zekâlılar olmak üzere üçe ayrılır.”

Daha güzel anlatılamazdı herhâlde!

O halde şu adamları biraz inceleyelim...

Hangisi, ne yapar?

Sondan başlayalım, “Ben de...” diyenden...

- Fıkra gibi ama maalesef bu danalardan çok var. Ego patlaması yaşayan danalar... Böyle söylemekle kalmayıp gidip kendi üzerine şal bile alırlar. Sadece kendilerine... Ya da tek şal varsa, kendisine alır. Bu danayı detaylı anlatmama gerek var mı? Yoksa, “Bu tavrı hayatın her alanına yansır” demek yeterli mi? Yeterli... Erkenci olduklarından mıdır, nedir?

Ceketini verenler...

- Sosyal demokratlar veya biraz daha sola kayanlar... Mesajı alır ama harekete geçemez! Onların önsevişmesi bu anda başlar, epey uzun sürer. Çünkü ruhlarını da beslemek isterler. Kendi ruhlarını... Yani aslında alkış almak isterler. Şiir falan okuyabilirler mesela! Ya da uzmanlık dalından bilgi gösterilerine kalkışırlar. Ama kız hâlâ üşümektedir...

Gelelim sarılanlara...

- Kapitalistler! Ama ruhu kapitalist olanlar... Yeni zenginler falan değil ama! Yani işin para kazanmakla alakası yok! Sadece kazanmakla alakası var! Kazanmaktan zevk alanlar sarılır.

Sıkı sarılır... Bir de yanağına öpücük kondurur. Ve bunu öyle doğal yapar ki, doğal olur. Yani kadınlar sarılana sarılır.

Ama....

Ama bu üç erkek de seksi değildir.

Biri tiksindirir, biri güven verir, biri de sıcak gelebilir ama...

Hiçbiri heyecan verici değildir.

Beklenen bir hareketi yapmıştır.

Peki ne yaparsa seksi olur?

Ne derse kadının yüreğini hoplatır?

Hop! diye...

Hı?

Yazının devamı...

“Gaz yemeye geldik!”


Ne bir sivil örgütten ne de bir siyasi partiden...

Çoğunluk, çoğunluk dediysem yürüyüşe gelenlerin yüzde 90’ı sade vatandaş.

Komşusunu alan, eşini, çocuğunu, arkadaşını alan gelmiş. Sanki herkes birbirini tanıyormuş gibi...

Aynı mahalleden...

Ama herkes hazırlıklı...

Kalabalıkta “gaz yemeye geldik ruhu” var.

Dayak arsızı çocuklar gibi! Hani, “yemezsek sürpriz olur!” tadında...

Yani gaz yemek veya yememek kimsenin umurunda değil!

Bu millet aşmış, duyurulur...

Gazdan mazdan korkan kalmamış!

Herkes öne doğru yürüyor.

Gaz yemeye...

Bu yüzden herhalde, korkmayınca yani, aşırılık da yok. Kin, nefret, hırsın yerini kararlılık almış.

Herkes kararlı!

“Bu bayram, burada kutlanacak!”

Herkes aynı bakıyor, aynı şeyi söylüyor:

“Mani olamazsın.”

Olunamıyor...

Yürüyoruz...

Yıllardır ilk defa bol güneşli bir havada kutlanan Cumhuriyet Bayramı’nda Ulus’tayım.

Kalabalığın arasında insanları dinleye dinleye yürüyorum...

“İnsanı zorla taraf yapıyorlar!”

“Niye yasaklıyorlar ki?”

“İstihbarat varmış. E o zaman polis o istihbarata çalışsın, niye bize çalışıyor?!”

“İnsanı zorla taraf yapıyorlar!”

“Alo... Nerdesiniz? Korkma lan! Gel, gaz yesen n’olur?”

“Tırsıklar Tandoğan’da bekliyor, biz gaz yemeye geldik!”

“İnsanı zorla taraf yapıyorlar!”

“Kılıçdaroğlu gaz yemiş, limon gönderin!”

“Ne duruyoruz yahu, gidip barikatları yıkalım.”

“Kimse provokatöre benzemiyor, hepsi vatardaş lan bunların!”

“İnsanı zorla taraf yapıyorlar.”

“Ben olsam yasaklamak yerine, meydanı açıp bir de kürsü kurardım.”

“İyi ki yasaklamış, yoksa 500 kişi zor gelirdi.”

“Aloo... Burası kaynıyor, sizin o taraf nasıl?”

“İnsanı zorla taraf yapıyorlar!”

“Aloo nerdesin? Tandoğan’daymış, Kuyruğun ucu nerede?”

“Hem istihbarat var diyorlar ama hiç arama marama yok. Olay mı çıksın istiyorlar!”

“Eylemci bir kişilik değilim, kırmız-beyaz giyindim geldim.”

“Türkiye bizimle gurur duyuyor!”

“Aloo... Anne neredesin? Ziraat Bankası’nın önüne gel!”

“Hadi karşıya kalabalığa geçin./ Hanım astım da, gaz gelir diye buradayız.”

“İnsanı zorla taraf yapıyorlar!”

Yazının devamı...

Baktın olmuyor, bakmayacaksın!

Hiç şüphesiz 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’na damgayı TGB’nin o sloganı vurdu:

“Sana Vali olamazsın demedim, mani olamazsın dedim.“

Arkası geldi tabii...

Bana da onları toparlamak düştü.

Buyurunuz...



- “29 Ekim’de yürümek yasakmış biz de koşarız o zaman...”

- “ORGANİK biber gazıyla hem formumu koruyorum hem de kendime geliyorum.”

- “Ankara’nın Dikmen’i bi daha gelirsem kov beni, Ankara’nın Valisi yasağı da dinlersem öp beni...”

- “88 senedir kutluyoruz... Bu yıl 89 oluyor... 889 sene de kutlayacağız... Rahatsızlık verdiysek, özür de dilemeyiz...”

- “Başbakan Hipodrom’a çağırmış... Emin misin, gelelim mi?”

- “Keşke saatlerimizi 89 yıl önceye alabilseydik...”

- “Amasya Valisi pastanede dondurma yalayadursun, biz o sırada Ankara’da gaz yiyor olacağız.”

- “AKP saatleri bir saat geri alınca ne oldu? Kurban Bayramı bir saat uzadı, Cumhuriyet Bayramı bir saat geç başlayacak. Tehlikenin farkında mısınız :)”

- “Biber gazı mı şalgam suyu mu? Ne isterseniz sıkın bize; yanına rakı biraz da meze...”

- “Domatese zam yap, yumurta atanı coplat, tepki gösterenlere biber gazı sık. Altını da yak bari; ülke ülke değil sanki menemen.”

- “Almanya’da, ABD’de bile Türklerin Cumhuriyet için yürümesine izin var. Bir tek Ankara’da yok. Nedir bu?”

- “Hükümet çıksın!.. Biraz yalnız kalıp düşünmek istiyoruz...”

- “Beni benimle bırak yürürken, Hipodrom senin olsun.”

- “Bugün yürürüm beni kimse tutamaz, sen bile tutamazsın Çevik Kuvvet bile tutamaz...”

- “İnsanın bile bile cop yemeye gitmesi ne tuhaf!”

- “Ankara’nın bağları da büklüm büklüm yolları, ne zaman Vali oldun da yasaklıyon bayramı...”

- “Bayrak için cop ve biber gazı! Olabilir aslında...”

- “İnsanı zorla milliyetçi yapıyorlar!”

- “Meclis duvarını aştım, çevik kuvvete bulaştım, gazı yedim helalleştim, yanıyorum yanıyorum yanıyorum...”

- “9 Ekim yürüyüşünün kanunsuz olduğunu söyleyen Ankara Vali’sine saygılarımla...”



Yani...

Anlaşılan o ki, bu yürüyüş yasaklandıkça büyüdü...

Peki şimdi ne olacak?

Bence tek çaresi var:

Baktın olmuyor, bakmayacaksın...

Yazının devamı...

Evlilik testi bölüm 2

Sıra erkeklerde...

Dana demiyorum, Kurban Bayramı’ndayız yanlış anlaşılır falan, neme lazım???

Bu gün de, “Evlilik Testi”ni erkekler adına cevaplayacağım.

İtiraz istemem!

Zaten dürüst olursanız siz de itiraz etmezsiniz...

Bazı cevaplar, kadınlarınkiyle aynı, dikkatinizi çekerim...

Başlıyorum...

1- Bütün işleri bölüşüyor musunuz? Eğer paylaşıyorsanız işleri neye göre paylaştığınıza bir bakın...

“Ben çalışıp para kazanıyorum! Gerçi o da çalışıyor ama... Bulaşık makinesi boşaltmaktan nefret ediyorum. Başka iş versin yapayım kardeşim!”

2- İnsanlara tanışmanızı nasıl anlatıyorsunuz? Anlatırken hâlâ heyecanlanıyor musunuz?

“Hatırlasam! Ama zaten o en ince detaylarına kadar anlatıyor...”

3- Eşinizi kıskanıp eşyalarını kontrol ediyor musunuz? Yani onu gözlemliyor musunuz?

“Ben gözlemlemem, gözünün içine sokarım! Ne kontrolü, bir şey mi var? N’oluyor?”

4- Hiç sizinle sadece siz istiyorsunuz diye sevişti mi? (Kendisi istemeden.)

“Hayır. Her seferinde ben başlatırım ama o hep zevkle bana katılır. Başka türlüsü olamaz! Zevk bakımından yani...”

5- Size kendi hayallerinden, ileride yapmak istediklerinden hiç bahsetti mi?

“Hep anlatır da, tesadüf hep kafamın çok yoğun olduğu zamanlara denk geldi. Ama ev almak istediğini falan biliyorum.”

6- Planları ya da finansal hesapları kim yapar? Hep birbirinize mi yüklersiniz yoksa masa başına oturup birlikte mi hesaplarsınız?

“Ben genelde aldıklarımın yarı fiyatını söylerim. Ama çok iyi düşünüp planlı söylediğim için, inanır.”

7- Her zaman yanınızda olmasını ister miydiniz? Aynı iş yerinde çalışmak gibi...

“Dalga mı geçiyorsunuz?”

8- Akşam işten eve dönerken eşinizi göreceğiniz için seviniyor musunuz yoksa ne yemek hazırladığını mı düşünüyorsunuz?

“Arayıp bir şeyler istememesini diliyorum.”

9- Eğer evlendiğiniz güne geri dönme şansınız olsaydı neleri değiştirirdiniz?

“Heh heh hee... Gülmekten konuşamıyorum demiş ya, onun gibiyim! Ama cevabım kısa: Onu!”

10- Evlenerek hayallerinizden vazgeçtiğinizi, her şeyi ardınızda bıraktığınızı düşünüyor musunuz?

“Evet ama hâlâ şansım var; ölebilir mesela! Allah korusun!”

11- Aynı şeyler için mi endişeleniyorsunuz? Zevkleriniz aynı mı?

“Yok. Onun gözü dışarıda değildir!”

12- Yaşlı bir çift gördüğünüzde onların yaşına geldiğinizde de birlikte olacağınızı düşünüyor musunuz?

“55’ten sonra ona yalakalıklarıma başlayayım diyorum; eline kalacağım ya!”

13- Evliliğin sevdiğinizle birlikte bir şeyler başarmak olduğuna inanıyor musunuz?

“Yani çocukları büyütünce tabii pek, yani... Soruyu tekrarlar mısınız?”



Eveeet...

Gelelim sonuçlara...

Benim cevaplarımın ne kadarına katılıyorsanız o kadar...

O kadar...

Nesiniz?

Bayram diye söylemiyorum...

Yazının devamı...

Evlilik testi

Hazır tatildesiniz...

Vaktiniz var.

Şöyle bir kendinize bakın.

Birbirinize de...

Kimbilir kaç yıldır evlisiniz... Belki yeni, belki de artık sorgulamayacak kadar eski... Ya da ikisinin arasında bir yerde...

Nerede?

Bunu anlamanız için elimde bir evlilik testi var.

Yapalım mı?

Şimdi... Soruları ben sizin yerinize cevaplayacağım (kadınların yerine...). Sonunda hesaplarız.

Başlıyorum...

1- Bütün işleri bölüşüyor musunuz? Eğer paylaşıyorsanız işleri neye göre paylaştığınıza bir bakın...

“Ben bölüşüyorum! Sabah yapılacaklar, akşam yapılacaklar diye...”

2- İnsanlara tanışmanızı nasıl anlatıyorsunuz? Anlatırken hâlâ heyecanlanıyor musunuz?

“Ona ‘heyecanla’ değil de, ‘özlem’, ‘Hayal kırıklığı’, zaman zaman da ‘küfürle’ diyebiliriz...”

3- Eşinizi kıskanıp eşyalarını kontrol ediyor musunuz? Yani onu gözlemliyor musunuz?

“Gözlemliyor aynı zamanda deneyliyorum! Ancak o deneylenemiyor!”

4- Hiç sizinle sadece siz istiyorsunuz diye sevişti mi? (Kendisi istemeden).

“Kendisi istemeden derken??”

5- Size kendi hayallerinden, ileride yapmak istediklerinden hiç bahsetti mi?

“Yoo... Biz genelde aerodinamik kuvvetlerden bahsederiz; kaldırma kuvveti, yerçekimi kuvveti, itme ve geri sürükleyici kuvvet falan...Adam amirim mi, kocam. Tabii ki hayalini anlatır!

6- Planları ya da finansal hesapları kim yapar? Hep birbirinize mi yüklersiniz yoksa masa başına oturup birlikte mi hesaplarsınız?

“Duruma göre... O bir şey alacaksa, masa başında; ben alacaksam masa üstünde! Harcamanın içeriğine göre!”

7- Her zaman yanınızda olmasını ister miydiniz? Aynı iş yerinde çalışmak gibi...

“Tek şartla! Onun amiri olacaksam... Heh heee... Yok, vazgeçtim, onu da istemiyorum!”

8- Akşam işten eve dönerken eşinizi göreceğiniz için seviniyor musunuz yoksa ne yemek hazırlayacağınızı mı düşünüyorsunuz?

“Ben yemek hazırlarken, o dananın ‘Geleceğimiz için planlar yapmasını’ özlerim!”

9- Eğer evlendiğiniz güne geri dönme şansınız olsaydı neleri değiştirirdiniz?

“Heh heh hee... Gülmekten konuşamıyorum demiş ya, onun gibiyim! Ama cevabım kısa: Onu!”

10- Evlenerek hayallerinizden vazgeçtiğinizi, her şeyi ardınızda bıraktığınızı düşünüyor musunuz?

“Evet ama hâlâ şansım var; ölebilir mesela! Allah korusun!”

11- Aynı şeyler için mi endişeleniyorsunuz? Zevkleriniz aynı mı?

“Evet ama sanırım öznelerimiz farklı!”

12- Yaşlı bir çift gördüğünüzde onların yaşına geldiğinizde de birlikte olacağınızı düşünüyor musunuz?

“ Sadece yaşlanmanın ne kadar fena olduğu aklıma gelir. O zaman bile rahat yok yani!”

13- Evliliğin sevdiğinizle birlikte bir şeyler başarmak olduğuna inanıyor musunuz?

“İnanıyordum. Ta ki, bana hediye olarak bir ‘çamaşır makinesi’ alana kadar!”



Evet, bu kadar...

Gelelim sonuçlara...

Benim cevaplarımın ne kadarına katılıyorsanız o kadar...

O kadar...

Nesiniz?

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.