Şampiy10
Magazin
Gündem

Ne istediğini biliyor musun?

Yeni yıl kararları falan diyoruz ama...

Asıl önemlisi şu:

Ne istediğini biliyor musun?

Ben bilmiyorum mesela!

Bazen öyle istiyorum, bazen böyle...

Bir öyleyim, bir böyle..

Sen de benim gibiysen...

Birkaç alternatif çıkardım. Oku bakalım...

Şimdi bir daha düşün...



- Aynı yatakta biriyle sıcacık yatıp ama yorgansız kalmayı mı?

Yoksa yalnız yatıp birinin sıcaklığını aramayı mı?

- Yalnız tatile çıkıp rahat rahat harcamayı mı?

Yoksa biriyle takılıp sıkılmamayı mı?

- Biriyle birlikte olup istediğin zaman seks yapmayı mı?

Yalnız takılıp istediğinle seks yapmayı mı?

- Eve giderken “Bir şey lazım mı?” diye sormak mı?

Yoksa eve giderken kendine eve gitmeyi istiyor muyum? diye sormak mı?

- İstediğin kadar taksitli alışveriş yapabilmek mi?

Yoksa abuk sabuk şeylere para harcamamak mı?

- İstediğin diziyi ama tek başına seyretmek mi?

Yoksa istemediğini ama biriyle birlikte yorumlayarak seyretmek mi?

- Kavga edip ayrılmak mı?

Yoksa ayrılmayıp kavga etmek mi?

- Para biriktirip Küba’ya gitmek mi?

Yoksa Küba’ya gitmeyip para biriktirmek mi?

- Seni bekleyen birisi olmasının ağırlığı mı?

Yoksa bekleyen kimse olmamasının boşluğu mu?

- Hastalanınca bakacağın birisinin olmaması mı?

Yoksa hastalanınca sana bakacak birisinin olmaması mı?

- Pazar sabahları istediğin saatte kalkıp ekmeğinin bile olmaması mı?

Yoksa kızarmış ekmek kokusuyla ama erken kalkmak mı?

- Bir davete çift gitmenin rahatlığı mı?

Yoksa yalnız gitmenin heyecanı mı?

- Market alışverişini birine yıkabilme olasılığı mı?

Yoksa istediğini alıp onları 3 kat çıkarmanın ağırlığı mı?

- Sabaha karşı eve gelme özgürlüğü mü?

Yoksa geç kaldığında seni merak eden birinin varlığı mı?

- Birini merak etme yükümlülüğünün ağırlığı mı?

Umursamayacağın kimse olmamasının hafifliği mi?

- Her gün, “Neredesin?” diye soran birinin verdiği emniyet duygusu mu?

Yoksa “Ne yapalım?” diyen birinin haifmeşrepliği mi?

Hangisi?

Yalnız bir hatırlatma yapayım:

İkisi birden olmaz.

Hadi şimdi bir daha düşünüp karar ver.

Yazının devamı...

2013 kararları (erkekler)

Biliyorum siz pek karar almayı sevmezsiniz...

Uzun vadeli planlar yapmayı da...

Bu yüzden ben sizin yerinize düşündüm. Hem sizin hem de kadınların işine gelebilecek bir sürü karar aldım.

Buyurunuz...



- İsteklerinden vazgeçebilirsin ama hayallerinden asla vazgeçme!

- Anlaştığın kadınla seviş, seviştiğinle anlaşmaya çalışma!

- Birlikte vakit geçirebiliyorsan seviş, sevişerek vakit geçirme!

- Doğru düzgün kadın bulamaman, kadınlara doğru düzgün davranmaman gerektiği anlamına gelmez!

- Evde slip olan don-mayo ne varsa hemen at!

- Sana hayran bir kadınla değil, hayran olacağın kadınla birlikte ol!

- Eski sevgilinin yenisiyle ilgilenme!

- Yeni sevgilinin eskisiyle de!

- En az bir kadına ilk gece dokunma!

- Bu geceler üçü geçmesin!

- Kapalı mekâna girdiğinde gözlüğünü çıkar!

- Sevişmeye üşendiğin kadınla çıkma!

- “Sadece sarılarak yatmak istiyorum” dediğin zaman sadece sarılarak yat!

- Sen kazanırsın!

- Bir erotik romanın tamamını oku!

- Sevdiğin işi yapamıyorsan yaptığın işi sev.

- Sen seversen herkes sever!

- Kime asılmamam gerektiğini hisset!

- Hangi kadının gerçekten “Hayır” dediğini anla!

- “Evli misin sen!” diye direkt soruyorsa gerçekten “Hayır” diyordur!

- Bu yıl, seksi değil komik kadınla ol.

- Tek başına yaşamaktan vazgeçme nedenin “korku” olmasın.

- Sen de güzel gülen bir kadınla birlikte ol.

- Ama onunla birlikte sen de güleceksen!

- Uzun süre gülebiliyorsanız, onunla evlen!

- Sakın naylon torba taşıma!

- Seni paylaşan kadına güvenme!

- Uzun süre sevgili olacağın kadınla önce arkadaş ol!

- Sevgilinle arkadaş olamıyorsan onu bırak!

- Hayatını porno film tadında yaşama arzundan vazgeç.

- Bu zavallı kısırdöngünü kır ve artık akıllan.

- Bir kadından hikâye yaratmaya çalış, bakalım becerebilecek misin?

- Kadını bütün cinselliğinden arındır, geriye ne kalacak ona bak!

- Bir şey kalmıyorsa, film seyret.

- Bir mutluluk veya kaygıyı paylaşmak istediğinde onu aramayacağını fark ettiysen, onu şimdi de arama.

- Sevişmeyeceğin bir kadınla ne nedenle olursa olsun, evlenme!

- Yirminci sevişmende hâlâ mutlu, hâlâ heyecanlı olduğun kadını bırakma!

- Taba ayakkabı giyme!

- Harcamadığın paranın havasını atma!

- Harcadığın paranın da hesabını abartma...



Yaparsınız, yapmazsınız bilemem. Benden önermesi...

İyi yıllar...

Yazının devamı...

2013 kararları

Her yıl “gelecek” yılların sayısı biraz daha azalsa da, hep “yapılacaklar“ listesi uzuyor.

O da kısalacağına...

O halde klasik ve geleneksel yeni yıl kararlarına buyurunuz...



- Tek başına yaşamaya iyice alışılacak...

- Başkaları varken tuvaletin kapasını kapatmayı unutacak kadar değil ama!

- Tek başına yaşamanın yalnızlık olmadığı idrak edilecek.

- Onunla ne övünülecek ne de yerinilecek...

- İleri yalnızlık denemeleri yapılacak...

- Mesela yalnız tatile gidilecek.

- İlk soracağın sona saklanmayacak...

- Mesela, “Evli misin?” diye araştırmak yerine direkt sorulacak.

- “Evet ya sen?” diye normalleştirmeye kalkarsa, bunun normal olmadığı hatırlatılacak.

- İlk falso atlanmayacak...

- Hoşlandığınla çıkılacak, senden hoşlananla değil.

- Hata hep kendinde aranmayacak...

- Sende olsa bile...

- Biriyle tanıştığında ilişki hayali kurulmayacak, planı yapılmayacak!

- Konuşmadan önce düşünülecek, konuştuktan sonra değil!

- İlişkiye emek verilecek.

- Razı olunmayacak!

- Seksapel patlamalarından vazgeçilecek.

- Adam aranmayacak, aranan biri olunacak.

- Tehlikeli ilişkiler tehlikeli ilişki gibi yaşanacak, hayatının aşkı gibi değil.

- Kaybettiğini hissedince, kaybetmenin hakkı verilecek!

- Yani çekip gidilecek!

- İşi İlahi adalete bırakıyorsan kaybetmeye başlamışsındır.

- İlahi adalete inanılacak ama her şey ona bırakılmayacak...

- Bu sene neşeli olunacak.

- Issız adamlardan tatsız adamlara geçilmeyecek!

- K.çı kalkık adamlara da...

- Ayakkabısı büyükse k.çı kalkıktır!

- Gururlu adamlarla birlikte olunmayacak!

- Seni gurursuz sanıyorsa, o gururlu adamdır.

- “İyi çocuk” tanımı yeniden yapılandırılacak!

- Eskilere döneyim derken lise çağına kadar gidilmeyecek!

- Güzelliğe değil, tarza para harcanacak!

- Çakma sevgili yapılmayacak!

- Sevgili misin değil misin anlamıyorsan o çakmadır!

- İlişkiden vazgeçilecek, bakalım ne olacak?

- Yüreğinin götürdüğü yere gidilecek.

- Ama yüreğin de biraz aklını dinleyecek!

- Eski ilişkilerden çıkardığın hesaplar, yenisine ödetilmeyecek!

- Hesap yapılmayacak!

- İlle de hesap yapılacaksa kaybettiklerinden neler kazandığının hesabı yapılacak!

- Güzel gülen bir adamla olunacak!

- Ne olunacak bilemem!

- Hayallerinden evet ama isteklerinden asla vazgeçilmeyecek!

- Kararsız kaldığın kıyafet satın alınmayacak!

- İlk gece verilmeyecek (kalp)!

- Adamın mali durumuna değil, ilişki durumuna bakılacak!

- Affedilecekse, bedel ödetilmeyecek!

- Bedel ödetilecekse affedilmeyecek!

- Yeni bir duygu öğrenilecek.

- İlk bakışta etkilenilmiyorsa, bir daha, bir daha bakılmayacak!



Hadi bakalım kızlar, kolay gelsin!

İyi yıllar...

Yazının devamı...

Nasıl girersen öyle çıkarsın...

O söz vardır ya:

“Yeni yıla nasıl girersen o yıl öyle geçer” diye...

Nasıl girersen öyle çıkarsın yani...

Tutar mı?

Tutar.

Çoğunlukla tutar.

Çünkü kimse yeni yıla ahım-şahım girmez!

Kimsenin yeni yılı da ahım-şahım geçmez!

Ama bu kural sadece yılbaşı için geçerli değildir...

Başka yerler ve durumlarda da aynı kural vardır:

Nasıl girersen öyle çıkarsın!

İlişkilere mesela...

Tutkuyla başlayan ilişkiler aynı tutkuyla biter.

Aldatmayla başlayan... Aldatarak, aldatılarak...

Sıkıcı başlayan...

Adı konulmadan başlayan...

Saygısız,

Sevgisiz,

Aşksız başlayanlar...

Düşünün; aynen öyle biter...

Kavgaya mesela...

Ona da nasıl girersen öyle çıkarsın!

Kızgın girersen daha da kızgın çıkarsın. Çünkü kızgınlıktan kızgınlığını alamazsın. Ama sakin girersen... Sakin sakin söyleyeceğini söyler çıkarsın.

Yatağa mesela...

Yalnız girersen yalnız çıkarsın!

Heh hee...

Biriyle de:

Ateşli girersen...

Yumuşak girersen...

Hesaplı girersen...

Aynen öyle çıkarsın!

Ha, bir de erken girersen, erken çıkarsın!

Bir işe...

Bir işi yapmaya sıkıntıyla girersen, sıkıntıyla çıkarsın. Ama hevesle ve hırsla girersen evet, o an olmasa da eninde sonunda aynı hevesle çıkarsın.

Eve...

Kasvetle girersen, kasvetle oturur öyle de çıkarsın...

Oysa neşeyle girersen...

Arkadaşlığa...

Kıskançlıkla girersen, kıskançlıkla çıkarsın...

Samimiyetsiz girersen...

Yalan dolanla,

Ve rekabetle...

Aynen öyle çıkarsın...

Biraz da ağır olalım mı?

Birinin kalbine...

Nasıl girersen öyle çıkarsın.

Ağır ağır girersen...

Hızlı girersen...

Hevesle,

Oturaklı...

Hafif,

Yaralayarak,

Ya da aralayarak girersen...

Öyle çıkarsın!

Biri de senin kalbine...

Ansızın girerse, ansızın...

Yokluktan girerse, yokluğa...

Bollukta gelen bolluğa...

Çokluktan gelen çokluğuna döner.

Birinin arkasından geldiyse, başkasının arkasından gider...

Ama bazen de sabırla girer.

Kalbine...

Bir girer...

Bir daha da çıkmaz.

Bu biraz şemsiye örneğine benzer ki onunla da işimiz olmaz!

Onun için...

Yeni yıla iyi girmeye bakın!

Biliyorsunuz,

Nasıl girerseniz öyle çıkarsınız!

Yazının devamı...

Bir alış-veriş meselesi olarak hediye...

Erkekler hediye meselesini sevmezler...

Almayı da vermeyi de sevmezler...

Hediyenin onların hayatında, kadınlarınki gibi kadınlarınki kadar yeri ve anlamı yoktur.

Çok da anlam vermeye zorlarlar tek kelimeyle: Yüktür!

Yani öyle içinden gelsin, o bunu sever desin falan hikâye...

Zaten kendi başlarına karar verip gidip hediye alamazlar.

Sorarlar...

Hem de hediye alacağı kadını hiç tanımayan alakasız insanlara...

Ama kadınlar için önemli olduğunu bilirler.

Bu da birşey!

Ve gerekli zamanda ve yerlerde bunu kullanırlar.

Ya da kullanmazlar!

Hediye onlar için bir alışveriş meselesidir.

Çarşı alışverişi değil, alış ve veriş meselesi...

Kısaca şöyle ifade edebiliriz:

Almayacağına vermez.

Yani...

Bir adam...

Seks yapmadığı bir kadına hediye vermez.

Bir arkadaşına, kardeşine, iş arkadaşına falan. Aklına bile gelmez. Sorsan “Hiç bir kız arkadaşına hediye verdin mi?” diye... Şaşırır; “Niye vereyim ki?” diye o sana sorar! Niye versin ki?

Seks yapma ihtimali olmayan kadına hediye vermez.

Beğeniyordur, hoşlanıyordur ama onunla asla seks yapmayacağını da biliyordur. Ona da hediye almaz, vermez. Niye versin ki?

Kolay seks yaptığı kadına da hediye almaz.

Kolay seks dediğim, kolay ulaştığı kadına... Eski sevgilisine, arada bir uğradığına, istediği zaman gittiğine... Almaz. Niye alsın ki?

Eşini, annesini, kızını falan bu kategoriye koymuyorum. Zaten onlara aldıkları da pek “hediye” kategorisine girmez.

Adamları harcadık da, hep böyle değiller tabii...

Bazen alırlar.

Gidip paşa paşa hediye aldıkları olur.

Peki kime alırlar?

Hangi kadınlara?

Seks yapma ihtimali olan ve o sıralar seks yaptığı kadına...

O da klasik hediyelerden...

Peki sıkı bir hediye almazlar mı?

Alırlar, alırlar...

Onu kime alırlar?

Bir adam sadece kaybetmekten korktuğu kadına iyi hediye alır.

Ne kadar korktuğunu da şöyle anlarsın:

Bütçesi ne olursa olsun, borca giriyorsa!

Adam senin için borca giriyorsa, sen de onun için gir be!

Yazının devamı...

Şipşak düzelir mi?

Ne zamadır bu tür bir araştırma görmüyordum.

Hiç gözüme çarpmıyordu. Aslında bilim adamları da artık başka araştırmalara yelken açmışlardı...

Evlilikleri kurtarmaktan, cinsel hayatları canlandırmaktan nicedir vazgeçmişlerdi...

Ama o da ne?

Bu konuda yeni bir araştırma!

Hiç atlamam!

Hem de yeni bir veriyle...

Araştırma, evliliklerin ikinci yılını yaşayan çiftlerin yüzde 20’sinde sex hayatının bitmeye yaklaştığını gösteriyor.

Geçen yıldan, yıllardan ne farkı var?

Olay biraz daha geriye çekilmiş!

Eskiden 3-4 yıl sürüyordu... Hatta biraz daha fazla...

Şimdi olmuş iki yıl!

Çiftler yılda 10 defadan daha az seks yaptıklarını söylüyorlarmış.

Ayda bir kez bile değil yani! Ayda 1’e düştüyse, benden duymuş olmayın ama bu iş bitmiş!

Ha, canlanır mı?

Bana göre...

??

Ama onlara göre 7 yolu varmış.

Hâlâ...

Hadi bakalım da biraz eğlenelim:

1- Yüzleşin.

Siz cinsel bir açlık hissediyor olabilirsiniz ancak muhtemelen partneriniz de başka konularda açlık hissediyor olabilir. Bu seferlik şipşak bir ilişkiyi deneyin. Bazen seksin aşk ve ihtiyaç dışında da yapılabileceğini öğrenin.

(Pardon! Aşk ve ihtiyaç dışında başka nedenler de mi türedi? Ve benim bundan haberim yok! Hayır, daha da kötüsü başka bir neden de bulamıyorum. Hani belki, ayıp olmasın diye... O mu acaba?)

2- Baştan çıkarın.

Flört edin. Endişelerinizi, ciddi yetişkin tavrınızı bir kenara bırakın ve yine 18 yaşındaymışsınız gibi davranın. Gözlerinin içine bakın ve “seni istiyorum” deyin.

(Tabii... 18 yaşında da hep öyle yapardık zaten! Ayrıca sorun onu söylemekte değil, istememekte!)

3- Dokunun, onu kapın ve yatağı altüst edin.

Tutkuyu ateşleyin, lafı dolandırmayın, ateşli davranarak direkt bir başlangıç yapın.

(Eşimize mi?)

4- Yatakta ödüllendirin.

Partneriniz çabuk havlu atan, morali bozulan biriyse eleştiriyi bırakıp ona “Çok seksiydin, kendimi muhteşem hissettim” diyebilirsiniz.

(Yalnız herkes bir aptalla evli değil!)

5- Başlatın ve vazgeçmeyin.

Cinsel anlamda çabuk vazgeçen biriyseniz kendinizi moda sokmak için elinizden geleni yapın. Mesela önce sıcak bir duş alın, şarabı, atıştırmalıklarınızı hazırlayın ve rahatlayın.

(Bunun devamı şöyle gelir: Açın TV’yi, tableti de kucağınıza alın... Seks mi?)

6- Önce sevişme sonra yemek.

Mum ışığında yediğiniz o “ağır” yemek sizi bütün gece mide ağrısıyla baş başa bırakabilir. Siz vazgeçen taraf olduğunuz için sizden seks bekleyen partneriniz sinirlenebilir. Bunun için önce kendinize vakit ayırın ve sevişmeyi yemekten önceye alın.

(Ondan sonra eve gidin mi diyor? Ne diyor?)

7- Sekse öncelik verin.

Algınızı cinselliğe açın. Romantik filmler, seksi şarkılar ve bu enerjiyi yatak odasına taşıyın. Telefonu kapatın, tüm işleri kafanızdan atın, planları erteleyin...

(Hayatta hangi telefon, hangi yapılacak iş, hangi plan istenilen bir seksi engellemiş ki? Kuru temizlemeleri almam gerekiyor diye o işi erteleyen mi var aramızda?)



Bunları dinlerseniz, seks hayatınız 1 yıldan önce biter ona göre...

Yazının devamı...

Daha dün gibi!

Zamandan bahsediyoruz...

Hani ikide bir, “Yahu ne kadar hızlı geçmeye başladı” dediğimiz zamandan...

Hele ki şu sıralar...

Yılbaşı geliyor ya; yok yıl sonu... Amaan bu ne ya!!

Hangisi geliyor?

“Ne çabuk geçiyor!” diye hayıflanıp duruyoruz ya, işte o!

Her şey, “Daha dün gibi!” ya!

Bir ara, “Günler aslında kısaldı, artık 24 değil, 18 saat oldu” diye bir şey okumuştum ama...

Şimdi de, bir zamanlar canımın sıkıldığı günleri de nostaljik olarak hatırlıyorum...

Çook eskiden... Yapacak bir şeylerin az olduğu günlerde...

“Boş vakit” kavramının kullanıldığı zamanlar...

Hani, “Boş zamanlarınızda neler yaparsınız?” sorusunun olduğu ve daha da tuhafı, cevabının da:

“Kitap okurum, müzik dinlerim” diye verildiği günler...

İşte o zamanlar zaman bu kadar hızlı akmıyordu...

E, zamanın bolluğuna baksana; kitap okunuyor! Sıkıldığımız günler vardı...

Yani yapacak bir şey bulamadığımız için sıkıldığımız günler!

Ne acayip değil mi?

O zamanlar yavaş geçiyordu da şimdi niye hızlı?

Yaşla mı ilgili?

Yaşantıyla mı?

Neden her şey daha dün gibi!

Soyut kavramların somut hâle gelmesini çok severim ben. Karşılığını bulduğundan mı nedir?

Hislerimin karşılığını!!!

Zaman konusunda da bir şeyler buldum ama hislerimi karşılıyor mu, emin değilim!

Bilim adamları diyor ki:

“Zaman herkese aynı davranmıyor.”

Sen zamana iyi davranıyor musun ki?!

Yaaa...

Diyorum ben size, “Oldum ben” diyorum ama inanan yok!

Beklersen o da bekliyor...

Beklemezsen o da beklemiyor...

Sayarsan sayılıyor...

Saymazsan sayılmıyor...

Ve gerçekten de çabuk geçiyor.

Bunlar benim bildiklerim...

Gelelim yeni öğrendiklerime...

Zaman 24 saatlik vücut ritmiyle belirlenir kanısı yanlıştır. Gece ve gündüz aslında zaman algısını etkilemez. Vücut sadece gece ve gündüze ayak uydurur.

“Yaşlanınca zaman daha hızlı geçiyor” algısı yanlıştır. Yaşanan deneyimler zamanı hızlı geçiyormuş gibi gösterir. Geçmişe geri dönüp bakmak da geçen zamanın hızlandığı algısını yaratır.

“Zaman paradır” algısı doğrudur. Günlük temponun büyük şehirlerde daha hızlı olduğu, kırsal kesimlerde daha yavaş işlediği ortaya konuldu. Londra ve New York en hızlı şehirler.

Hızla gerçekleşmesi istenilen bir şeyi beklerken zaman daha yavaş geçer algısı doğrudur. Araştırmalar, fast-food ürünler tüketecek olanların servis hızından sürekli şikâyetçi olduklarını ve daha hızlı yediklerini ortaya koyuyor.

Ayrıca insanlar gerginken zaman daha yavaş geçiyormuş gibi gelir. Yapılan araştırmalar gergin anlarında insanların beklediklerinden daha uzun süre beklemiş gibi hissettiklerini doğruluyor.

Biyolojik koşullar zaman algısını etkiler kanısı doğrudur.

Vücut sıcaklığı arttığında ve ateş yükseldiğinde zaman daha yavaş geçiyor gibi gelir.

Ama...

Zaman hep aynı zamandır!

Yazının devamı...

Bir gün “o” gelir...

“Bir gün bir ‘o’ gelir, yeniden şekillendirir hayatını, aklını, kalbini...”

Kim?

Bu derece kim gelebilir ki?

Aslında kimin geldiğini de yazmıştı ama ben sakladım.

Sona bıraktım.

Önce onun insanlara neler hissettirdiğine, neler yapabildiğine bakalım...

Sonra kim olduğuna...



(*) “Sadece aşk...”

“Mutluluk, huzur, sevgi, yoldaşlık, dostluk, arkadaşlık, sıcacık kocamaaaaaannnn bir kalp getirir o... O bambaşkadır...”

“Güzellik anlayışın doğallıkla bütünleşir; insanların acımasızlığını daha net görmeye başlarsın.”

“Karşılıksız bir sevginin dışavurum hâlidir. Tanımlanamaz, yaşanır.”

“Artık vazgeçilmezinizdir :-)”

“Serserim benim... O günden sonra daha bir başına buyruk yaşarsın...”

“İnsanlar seni kırdığında, bir şeyler ters gittiğinde o gelir. Uçup gider aklından hesapçı, çıkarcı insanlar:) Hayat o varsa iki katı güzeldir.”

“Evet, bundan tam 3 ay önce geldi. Hayatım şu an bambaşka. Farklı bi boyuttayım. Bambaşka her şey.”

“Hayatına girer ve öyle ya da böyle mutlaka bir anekdot bırakır... Ve anılarına yazılan o gün, mutlaka tavrında, tarzında kalıcı bir farklılık oluşturur... Bu da yaşamda olumlu bir adım olur.”

“Hele ki yalnız yaşayanlara...”

“Yoldaşın, hatta sırdaşın bile olur kimi zaman...”

“Evet günün birinde hayatına girer, gece yatakta yatış pozisyonunu bile onun rahatına göre ayarlamaya başlarsın..”

“Girer hayatına renk katar, giderken anılarına acı katarak veda eder...”

“Hayatıma neler katmadı ki... Yaşamayı yeniden sevdirdi bana... Neşem oldu, ses, nefes oldu.”

“Ben de hayatı sevmeyi, üzüntülerime son vermeyi akla gelen her şeyi onda buldum.”

“Yaşamıma anlam kattı. Annelik, babalık, paylaşım nedir öğrendim. Zaman geldi gözyaşlarımdan öptü beni, zaman geldi, başını çeneme dayadı, kucakladı beni. Teşekkürler...”

“Onu yaratana kurban olurum ben!! Öyle güzel, akıllı, sevgi dolu ki üzüldüğümde gelir sarılır bana...”

“Yeni bir aşk, yeni bir öğretidir yaşam için...”

“Yatarken koyniş koyniş yatmak... O şekil uyanma :p”

“Onların evinde yaşayan mutlu bi çiftiz:) Onlar bize mutluluk ve huzur getirdi:)”

“Hayata yeniden dönmek...”

“En sevdiklerimden biri oldu, hatta ilk sırada mı ne :)))”

“Dünyayı yaşanabilir kılıyorlar...”



Bu cümlelerin her biri, bir başka kediye yazılmış...

Ne bir adama...

Ne de bir kadına...

(*) (Kedici Dergisi Facebook sayfasından...)

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.