Hayaller gerçek olsa...
Bazen olur.
Hayaller gerçek olur.
Ama hayaline bağlı. Abuk sabuk değilse...
Yani olmayacak, olamayacak şeylerin hayalini kurmazsan...
Siz şimdi, “onu da mı kısıtlayalım? Hayallerimizi de mi?” diyeceksiniz.
Evet.
Çok mu radikal oldu?
Ama öyle...
Bakın, bir araştırma yapılmış; hayallere dalmanın etkisinin olumsuz olduğu ortaya çıkmış.
Kesinlikle katılıyorum.
Araştırma, evden işe giderken yapılan yolculuktan, ev işlerine kadar, zihinlerimizin toplam zamanın yüzde 46,9’unda hayallere daldığını ortaya koymuş.
Onca zamanı o hayal için uğraşmakla geçirsen hiç olmazsa bir işe yarar. Hatta belki o yola girersin...
Hayaline giden yola...
Zaten bazen o hayale giden yol daha güzel değil midir?
Ne bazeni... Çoğu zaman!!!
Özellikle ilişkilerde...
Cilveleşip duracaksın...
Merak edeceksin, isteyeceksin...
Kalbin çarpacak, bekleyeceksin...
Onu düşündüğünde ister istemez güleceksin...
Hani ağzını toparlayamazsın ya, öyle... Artık ne düşünüyorsan...
Fena mı yani?
Şu anlattığım yol, ona ulaşmaktan daha zevkli değil mi?
Daha hard ya da daha hafif örnekler de verebilirim...
Hangisinden başlayayım?
Hard olandan mı?
Hayııırrr...
Onu sona saklayacağım. (Al sana bir yol daha...)
Hafiften başlayayım...
Mesela sana telefonda ilk defa “Çok tatlısın” diyor.
İşte sırıtmaktan ağzını toparlayamadığın an. İçin pır pır ediyor... Yerinde duramıyorsun.
Niye? Henüz yoldasın çünkü! Hatta yolun başındasın...
Ama ilişkinin ortasında sana o sözleri söylediğinde, (söylerse tabii!!) senin tepkin bu olmayacak biliyorsun.
Ne olacak ben söyleyeyim mi?
“Hıı.. Tatlımmış! Gösterecem ben sana tatlıyı, acıyı!!!”
Bu örnek sizi kesmedi değil mi?
Peki.
Alın size örnek o zaman...
Hard olanı...
Mesela...
“O an” mı güzeldir yoksa o ana giden yol mu?
O an derken yani son an...
Hemen “O an” demeyin. Bir kez daha düşünün.
Tamam o an da güzel ama...
Oraya giderken...
Hele her şey iyi gidiyorsa....
Şu mantıkla düşünün:
“İnsan neden sona gitmeyi istesin ki!”
“Neden bitirmeye uğraşsın ki?”
Sevişmeden uyumayalım o zaman!!!
Heh heh hee...
Kendinize gelin, bir araştırmadan bahsediyoruz.
Harvard Üniversitesi uzmanları tarafından yapılan araştırmada, hayatın nasıl daha güzel olabileceğini düşünmek yerine, anı yaşamanın ve o an yaşanandan keyif almaya çalışmanın psikolojik açıdan daha yararlı olacağı belirtiliyormuş.
Carpe diem yani...
Adam milattan önce yazmış, Harvard yeni keşfediyor!
Yani araştırmacılar, gününün büyük bölümünü hayal kurarak geçirenlerin, zamanla hayatlarını olduğundan daha kötü algılamaya ve sahip olduklarından tatmin olmamaya başladıklarının altını çiziyor.
Ayrıca daha güzel bir şey hakkında hayal kurmak, sıkıcı işleri eğlenceli hale getirmiyor, aksine zihnin hayal kurmasına izin verdikten sonra insan, öncesinden daha mutsuz oluyormuş.
Araştırmaya göre, insanlar en çok seks yaparken, egzersiz yaparken ve sohbet ederken mutluymuş.
En az mutlu olunan zamanlar ise çalışırkenki zamanlarmış.
Uzmanlara göre beyin, sadece seks yaparken yapılan işe tamamen odaklanıyormuş.
E, tamam o zaman...
Başta da yazdım ya:
Sevişmeden uyumayalım o halde!