23 yıla suyumuz kalmayacak!
.
Birleşmiş Milletler 22 Mart Dünya Su Günü vesilesiyle bir rapor yayımladı. 1.4 milyar insan temiz su kaynaklarından yoksun. Türkiye de riskli ülkelerden biri!
Kaynaklar kısıtlı. Ama nüfus çoğaldıkça suya olan ihtiyaç da giderek artıyor. Her 3 kişiden 2’si yılda en az bir kez suya erişiminin kesildiği yerlerde yaşıyor. Üstelik talep 2030’da bugüne oranla yüzde 50 daha da artacak. Küresel ısınma birçok yerde kuraklığa neden oldu. Üstelik biz de kaynakları yabana atılmayacak bir hızla kurutuyoruz. Temiz suya erişimin önemini anlatmaya sayfalar yetmez. Her yıl 800 bin kişi içtikleri su kirli olduğu için ya da ellerini temiz suyla yıkayamadıkları için hayatını kaybediyor. Yaşadığımız dünyada telefonu olanların sayısı tuvalete erişimi olanlardan daha fazla. 4.7 milyar insan cep telefonu kullanıyor. Ama 2.4 milyar insanın tuvaleti yok. Özellikle Hindistan’da durum içler acısı. Geçen ay tek roketle uzaya 104 uydu gönderip rekor kırdılar mesela. Ama 1.34 milyarlık nüfusun yarısının evinde tuvalet bulunmuyor. Bu kaba hesapla 670 milyon insan demek. Türkiye nüfusunun 8 katından da fazla.
Türkiye de riskli ülkeler arasında!
Birleşmiş Milletler’in yeni raporu korkutucu. Buna göre 1.4 milyar insanın temiz su kaynaklarından yoksun. Üstelik varolan kaynaklar da büyük tehlike altında. BM’ye göre bundan sadece 23 yıl sonra 33 ülke kuraklık ve su sıkıntısı yaşıyor olacak. O ülkelerden biri de Türkiye. Listede 27’nci sıradayız. Aslında şu anda da durumumuz pek parlak değil. Bir ülkenin su fakiri sayılması için yılda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarının bin metreküpün altında olması gerek. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü‘nün verilerine göre bizde bu rakam şu anda yıllık bin 519 metreküp. 2030’da ise nüfus artacağı için bunun bin 120 metreküpe düşeceği tahmin ediliyor. Yani bizim de su fakiri sayılacağımız günler epey yakın.
200 milyon iklim mültecisi olabilir!
Yaşam için bu denli önemli bir madde, böyle az olunca dengeler bozuluyor haliyle. Son yıllarda kuraklık nedeniyle çok büyük nüfus hareketleri yaşanıyor. İsmi bile konulmuş. Şu an Google’a yazıldığında çok az sonuç çıkıyor. Ama maalesef ‘çevresel mülteciler’ ya da daha sık kullanılan tabiriyle ‘iklim mültecileri’ söylemini önümüzdeki yıllarda daha fazla duyacağız. Görünmez fakat küresel bir sorun aslında. Milyonlarca insan iklim nedeniyle yer değiştiriyor. 1988’de yapılan ilk araştırmada sayıları 10 milyon olarak hesaplanmıştı. 2050’de ise 150-200 milyon kişi olacakları tahmin ediliyor. Statüleri konusunda ise herhangi bir düzenleme henüz yok.
Çare Stephen Hawking’in fikrinde...
Peki, ne yapacağız? Onlarca sivil toplum kuruluşu su sorununu çözmek için çabalıyor. Ama yeterli değil. Bizim kaynaklarımızı daha doğru ve dikkatli kullanmamız gerek. Çağımızın dehası, 75 yaşındaki İngiliz fizikçi Stephen Hawking ise farklı bir teori geliştirmiş. Geçen aylarda Guardian Gazetesi’ne yazdığı makalede detaylı olarak anlatıyor. Yaşadığımız günleri “İnsanlık tarihinin en tehlikeli dönemi” olarak niteliyor. Neticede gezegeni mahvedecek teknolojimiz var. Ama ondan kaçacak bilime henüz sahip değiliz. Bu yüzden de Hawking’e göre elimizdekinin değerini bilip, hep beraber onu korumalıyız. Önerisi net: Uluslar içindeki ve arasındaki sınırları kaldırmalıyız. Çünkü bu düzen kaynakların belirli bir grubun elinde toplanmasına neden oluyor. Fakat yaşadığımız dönem bunu kaldırabilecek gibi değil. Aksine paylaşmayı daha da iyi bir biçimde öğrenmeliyiz. Çıkabilecek büyük su savaşlarının ancak bu şekilde önüne geçebiliriz.