Büyük resmi görebilmek
Kızıma, sınavlarda karşısına çıkan sorulara biraz genel bakmayı öğrenmesi gerektiğini anlatıyordum. "Detaylara inmek güzel ama detaylarda boğulmamak gerek" diye izah ederken birden konservatuvarın ilk senesi bize oyunculukla ilgili verilen bir nasihat geldi aklıma. "Canlandıracağınız karakterin detayına girin ama büyük resmi kaybetmeyin" demişti hocamız ve şöyle devam etmişti: "Sonuçta masanın atomu, masaya benzemez..." Henüz okulun ilk yılında duyduğum bu söz beni derinden etkilemişti. Sadece tiyatro ile ilgili değil, hayata dair çok önemli bir bakış açısıydı bu ki oyunculuk için de tam da bu yüzden önemliydi. Ben de hemen, kızıma bu fikri anlatmak için basit bir uygulama yaptım. Gözlerini kapatmasını isteyip yüzünü kapıya iyice yaklaştırdım ve gözlerini açıp bana ne gördüğünü söylemesini istedim. Ada gözünü açtı ve önce beni gördüğünü söyledi. Çünkü beyaz lakenin parlak yüzeyinde yansımam vardı. Kenara çekildiğimde sorumu tekrarladım. Kapıya neredeyse burnu değecek kadar yakındı ve o da cevap olarak "beyaz" dedi. Sorumu yineledim; "Karşında ne görüyorsun?" ve o da yine aynı cevabı verdi "Beyazlıktan başka bir şey görmüyorum". Sonra kolundan tutup uzaklaştırdım ve "Şimdi karşında ne var" diye sordum. Tabii ki cevap basitti: "Kapı." Anne olarak bir özet geçmekten kendimi alıkoyamadım ve "İşte dedim, konulara doğru mesafeden bakmak önemli, daha iyi görebilmek için asıl olanı kavramadan detaya girersen, doğru cevabı bulamazsın. Karşındaki öncelikle bir kapı ve evet beyaz bir kapı. Kapı olduğunu gözden kaçırırsan, beyaz olmasının bir anlamı kalmaz."
Bunu niye anlattım biliyor musunuz? Ada'yla yaşadığımız bu diyaloğun akşamında Türkiye-İzlanda maçı sırasında yaşananları görünce ülke olarak büyük resimden ne kadar koptuğumuzu görüp dehşete düştüm de o yüzden. Belki de bir stadyum dolusu insanın oluşturduğu Türkiye resmini görmekten duyduğum endişe sebebiyle... Hain bir saldırıda kaybettiğimiz en az 97 vatandaşımız için Milli Takım'ın ve onlarla birlikte İzlanda Milli Takımı'nın saygı duruşunda gelen ıslık ve yuhalamaların dehşeti bana bu satırları yazdıran. Öğretmeni, doktoru, işçisi, yaşlı teyzesi, küçük çocuğuyla 97 "can"... Bazı hastalıklı zihinlerin kurguladığı gibi belli bir aidiyeti olan insanlar değil üstelik. "Barış" istemek dışında ortak bir noktaları bile yok çoğunlukla. Bir arkadaşımın İTÜ'den öğrencisi mesela, bir diğerinin ilkokul öğretmeni ve bir başka arkadaşımın doktor arkadaşının arkadaşı... Altı derece uzakmış ya insanlar birbirine, sahiden öyle... Tanıdığımın tanıdığı o kadar can gitti ki Ankara'da... Herkes biraz kurcalasa, mutlaka birkaç aşamada kendisiyle bağlantısı olan birilerine rastlar o meydanda. Bu bile ortak acı değilse bizim için birlik ne denli uzağımızda! Peki ya o stadyumda saygı duramayan; "hangi partidenmiş", "nereliymiş", "mezhebi neymiş" diye bakıp, ölenlerin önce "insan" olduğunu göremeyecek kadar kaybolmuş güruh ne denli yakınımızda! Devletin izniyle düzenlenen, pek çok da bağımsız bireyin evinden çocuğunu kapıp, koluna arkadaşını takıp geldiği "Barış" mitinginde; kaybettiği barış ve kaybettiği vatandaşlarının yasını tutamayan, aslında kaybettiği sadece "insanlık" olan böyle bir kalabalık var ne yazık ki içimizde. Belki de uzaktan bakarsak, Türkiye'nin temsili resmidir bu! Birbirine tahammül edemeyen, ölümlerden bile tarafına pay çıkarmaya çalışıp, sapkın bir haz alanlarla, acıya saygı durmaya çalışanların oluşturduğu zıtlıkların çarpık resmi. "İnsanlar ölüyor" diye itiraz etmek yerine "orda bulunanlar zaten teröristti" diyerek sapkın hayal dünyasını besleyenlerle, binlerce kişilik ailelerin acısını yüreğinde duyanların "inadına barış" diye haykırdığı bir ülke.
İzlandalıların şaşkınlığı
Demem o ki; insanların kimlikleriyle yani cinsel tercihleriyle, mezhepleriyle, etnik kökenleriyle, tenlerinin rengiyle, türküsünün diliyle o kadar uğraşıyor ki bu ülke artık üzerinde yaşayanların önce "insan" olduğu görünmez oluyor. Kadın ya da erkek, evli ya da sevgili, Alevi ya da Sünni, Kürt ya da Arap diye burnunu herkesin yaşamının dibine sokanlar artık karşılarındakinin "insan" olduğunun ayırdına varamıyorlar. Ve ne yazık ki en büyük Türkiye resmi ise İzlandalı futbolcuların gözünde. Bir internete girip, İzlandalı futbolcuların gözünden tabloyu izleyin; kendi yasını tutamayan, ölülerine bile sahip çıkamayan, facialar karşısında bile birleşemeyip senlik-benlik aramak için ölüleri ıslıklayacak kadar gözü dönmüşlerin karşısında dehşete düşmüş ifadelerinden, Türkiye'nin büyük resmini seyredin.