İçimizdeki terör?
Gelen gideni aratmasın dilekleri ile girdik yeni yıla... Dünden bugüne bir şeyin değişmediğini, takvim yaprağı değişti diye sihirli değnek değmeyeceğini çok çabuk hatırlattı bize 2017... Yakamızda terör, umudumuz kursağımızda, devam ediyoruz yaşamaya... Ve en sarsıcı olan, terörün bambaşka bir yönü ile yüzleştik yeni yılın ilk haftasında. Aslında hep bildiğimiz, içimizde bir yerde hissettiğimiz ama kabullenmek istemediğimiz bir bataklıkta bulduk kendimizi. Evet, terörün bin türüyle mücadeledeyiz ama ya içimizdeki terörle nasıl mücadele ederiz?
İnancımızı söküp attılar içimizden
Yılbaşı gecesi Reina’ya yapılan terör saldırısı kadar, bu korkunç eylemi gerçekleştiren teröriste alkış tutanlar, yitip giden canlar kadar, bu vahşete “oh” çekenler yaktı yüreğimizi. Terör örgütlerinin bir gün kökünün kazınacağına olan inancımızı, içimizdeki terör sevdalıları söküp attı. Asıl, evinde masum yüzüyle oturan ama kendinden olmayana karşı içinde terörize olmuş bir nefreti çoğaltanlarla nasıl başa çıkacağız? Az önce fasulyenin altını kısan komşu kadının, klavyesine salya akıtarak “içki içenler hepiniz öleceksiniz” diyen terör coşkusuyla mücadele etmek, en azılı teröristle savaşmaktan daha zor değil mi? Eşkalleri belirlenen teröristleri tanıyoruz en azından ama her gün selamlaştığın mahalle esnafı arasında “oh iyi oldu, gebersinler” diye sayıklayan, her an linç yapmaya temayüllü sinsi potansiyel, daha mı az tehlikeli? Şortluya ayar vermeye çalışan, saçma sapan konuştu diye uçaktan inene saldıran, kendinde “cezalandırma” hakkı bulan, “içimizdeki”, SSK’lı, Bağkur’lu terör-seviciler ile nasıl güvende olacağız? “İçimizdeki” teröristlerle, biz nasıl başa çıkacağız?
Noel Baba’ya tehdit...
Sayın Cumhurbaşkanımız, 33’üncü kez buluştuğu “Muhtarlar Toplantısı“ sırasında yaptığı konuşmada, ülkemizde kimsenin yaşam şekline, kılığına kıyafetine vs. karışılmadığından, karışanların da cezalandırıldığından söz etti. Belli ki, danışmanları, yardımcıları, Cumhurbaşkanımıza doğru bilgi aktarmıyorlar ya da en azından eksik bilgi veriyorlar. Çünkü, belli ki Cumhurbaşkanı‘nın fikirlerine riayet edilmiyor. Oysa, içki içtiği için saldırıya uğrayan turistlerin, şort giydiği için tekmelenen, hamileyken spor yaptı diye dövülen kadınların, yılbaşı eğlencesine karşı olanların yasaları çiğneyerek dağıttığı bildiriler ve tehditlerle sokaklarda tacize uğrayan insanların, sözü ya da heykeli beğenilmediğinde saldırıya uğrayan sanatçıların ülkesi burası. Suçluların cezasız kaldığı, onları kahraman yapanların arttığı, şiddetin elini kolunu sallayarak ve pişkin pişkin sırıtarak aramızda dolaşmaya devam ettiği günler yaşıyoruz. Dünyaca ünlü sanatçımızın eserindeki, “Kostantiniyye” yazısını beğenmedikleri için hem eseri hem sergillendiği AVM’yi yakmakla tehdit eden vandalların dediğini yaptırdığı bir kültür ikliminde yetişiyoruz. Sanat ve sanatçının özgürlüğünün değil, sokak eşkiyalarının korunduğu topraklarda, infial çıkarıp halkın canını tehdit edenlerle ve onların istediğini yapmasına müsaade edenlerle aynı havayı soluyoruz.
Milli Eğitim Bakanlığı‘mızın, ilkokul çağındaki çocukların eğlencesine karıştığı, hatta 50 senedir hepimizin çocukken yaptığı gibi, yılbaşında birbirlerine kalem-kitap hediye almasının bile yasakladığı günlerden geçiyoruz. Tüm çocukların Müslüman olduğunu var sayan hatta “Hoşgeldin yeni yıl” diye şarkı söyleyen Müslüman çocukların da dinden - ahlaktan çıkacağına karar verip yasal olarak bunu okullara emretmeyi, eğitim sandığımız sıralarda büyüyoruz. Masalsı bir figür olan “Noel Baba”nın bile silahla tehdit edildiği yollardan yürüyoruz. Anlaşılan o ki, Cumhurbaşkanımız, ülkemizdeki herkes, istediği gibi özgürce yaşıyor, engellemeye çalışanlar cezalandırılıyor diye biliyor ama ne yazık ki kendisinden gerçeği saklayanlar tarafından kandırılmaya çalışılıyor. Cumhurbaşkanımızın tarif ettiği özgür günlere tez vakitte kavuşabilmek dileği ile...