Hz. Mevlana’nın düğün gecesi...
.
Hz, Mevlana için her yıl dünyanın pek çok ülkesinde etkinlikler yapılıyor. Konya’da yapılan Şeb-i Arus törenleri bunların en önemlisi…
Bugün 17 Aralık.... Şeb-i Arus... Düğün Gecesi. Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin ölüm günü. Mevlana, ölümünü, sevgiliye yani Yaradan'a kavuşma olarak düşündüğü için, ölüm yıldönümleri "vuslat günü" olarak kutlanır. Bu gece, 743. yılında, tüm dünyadan gelen Mevlana dostları, başta Konya olmak üzere buluşacak ve Türkiye'nin dört bir yanındaki Sema Ayin-i Şerifi ile anacak Hazreti Pir'i. Konya'da tüm hafta boyunca süren törenler, Rum'inin ölüm gecesi olan bu gece son bulacak. Birazdan, muhteşem enerjisine 10 yılı aşkın bir süredir müptela olduğum, bugün müzeye dönüştürülen Mevlana Türbesi’ni, ardından yol arkadaşı, ruhunun diğer yarısı, nerede öldüğü tam olarak bilinmeyen Şemsi-i Tebriz'inin sembolik türbesini ziyaret edeceğim ve her köşesi Hitit'ten, Lidya ve Pers'ten Selçuklu'dan, Osmanlı'dan hazineler saklayan Konya ile hasret gidericem. Bu gece TRT'den de izlenebilecek olan Şeb-i Arus ile ilgili çok kısa bilgiler paylaşmak istiyorum. Maksat, Mevlana'yı her fırsatta anmak olsun diye, büyük düşünürün "Hoşgörü" anlayışına her zamankinden daha çok ihtiyacımız var diye, her ne olursa olsun "Aşk Olsun" diye... Hörmet ve sonsuz sevgi ile...
Celaleddin: 1207 yılında, bugünkü Afganistan sınırında kalan Belh şehrinde, Muhammed adı ile doğmuş. Mevlana ise "önder-rehber" anlamına gelen lakap. Moğol istilası yüzünden kaçan ailesiyle birlikte Konya'ya gelir Celaleddin ve ilerde "Rum ülkesinden- Anadolulu" anlamına gelen Rum-i lakabını da alır. O yüzden bugün Mevlana Celaleddin-i Rumi, yani Anadolulu önder Celaleddin olarak anılır ve babasının izinden giderek çok sevilen bir alim olur. Şems-i Tebriz-i ile tanışıp büyük ruh buluşmasından sonra, hoşgörü yolunda muhteşem eserlerini vermeye başlar. Sema ile bedenini aşar. Tebriz'li Güneş'ini kaybettikten sonra, kendi "hamdım - piştim - yandım" deyişiyle anlattığı gibi yanarak olgunluk dönemine geçer ve 25 bin beyitten oluşan, 700 yıldır insan ruhuna ışık tutan Mesnevi böylece tamamlanır.
Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım...
Sema Şerif-i Ayini: Mevlana, müziğin ritmiyle kendinden geçerek, kainattaki her zerre gibi dönerek, kainatın sesine ve ritmine kendini kaptırarak ruhunu bedeninden ayırır ve Rabbi'ne yaklaşır. Sema, ruhani bir yolculukta, hakikate yönelip, aşkla yücelip, nefsi terkederek Hakk'ta yok olup, olgunluğa ererek tekrar bedene dönmektir. Bu bir gösteri değil, ayindir. Sema, gönülden bir selam, cana gelen huzurdur. Sevgide buluşmaktır sema. İki alemden de dışarıda olmaktır. Kemale ermek için yapılan manevi bir yolculuğu, gidiş-gelişi temsil eder. Her biri ayrı anlam taşıyan yedi bölümden oluşur. Semazen hırkasını çıkararak, bedenden soyutlanmak üzere yola çıkar.
İlk bölümde, Nat-ı Şerif yani Peygamber Efendimiz'i metheden bölüm vardır. İkinci bölüme geçildiğinde duyulan Kudüm sesi, "ol" emrini temsil eder. Üçüncü bölümde, ruhtan gelen üflemeyle çalınan ve sazdan yapılmış bir enstrüman olan ney sesi yani "nefes" vardır.
Dördüncü bölüm, Mevlana'nın oğlu ve en büyük yoldaşlarından Sultan Veled devridir. Semazenler üç kere birbirlerine selam vererek dönerler. Beşinci bölümde dört selam vardır. İlki insanın kendi kulluğunun idraki, ikincisi Allah'ın kudrestine duyulan hayranlık, üçüncüsü hayranlığın aşka dönüşmesi ve dördüncü selam ise manevi yolculuğunu tamamlayan insanın kaderine razı olarak kulluğuna dönüşü içindir. Kuran'dan bölümler okunarak bu bölüm tamamlanır.
Altıncı bölüm'de yine Bakara ayetinden bölümlerle devam edilir. Yedinci bölümde, Sema Töreni, tüm salondakilerde birlikte Peygamberimizden, Atatürk'e ve tüm şehitlere uzanan büyük bir dua edilerek, Fatiha ile tamamlanır. Dedeler ve Sema eden dervişler, tek tek selam durarak, mutlak bir sessizlik içinde çekilirler.