Lükste batı standardı eğitimden geçiyor
.
Gayri Safi Milli Hasıla’nın yüzde 1’ini oluşturan dünya lüks ürünler ortalamasının bizdeki karşılığı 0.5!
“Bir esmer vatandaşa sormuşlar: ‘Zengin olsan ne yemeyi isterdin?’ diye. Adamcağız hiç düşünmeden cevap vermiş: ‘Soğanın cücüğünü!..’”
İlk kez küçükken bu sözü duyduğumda anlamını kavrayamadım. Soğan, gündelik soframızda hep yemek malzemeleri arasında yer alırdı; hiçbir zaman ekmeğe katık edilen bir yemek olmadı. Dolayısıyla soğanın en lezzetli yerinin, ortasındaki tatlımsı çekirdek parça olduğunun da farkında değildim. Dahası, lüks kavramı bundan 70 yıl önce benim çevreme kadar ulaşmadığı için, soğan cücüğünün yoksul sofralarda daha üst statüde kişilere ikram edilen, diğer kişilerin tatmaya fırsat bulamadıkları bir ayrıcalık olduğunu da bilmiyordum. Bugün artık yoksul vatandaşlarımız için bile soğan cücüğü, özlemi duyulan, ulaşılması zor bir hayal değil.
Latince israf anlamına Luxus’tan gelen lüks sözcüğü başlangıçta sadece güç ya da bol para sahiplerinin ulaşabilecekleri, sıradan kişilerin elde edemeyecekleri nesneler için kullanılıyordu ve kapitalizm dünyaya egemen olmadan öncesine dek onlara israf gözüyle bakıyordu. Bugün TV dizilerinden reklamlara, geleneksel medyadan sosyal medya hesaplarına dek tüm kanallardan, her kesimden yurttaşlarımızın odalarına kadar ulaşan lüks bombardımanı hepimizi lüks tüketime özendiriyor. Görünüşe bakılırsa günümüz insanı lükste sınır tanımıyor. Meslek seçimleri yapılırken mütevazı ama mutlu yaşayabilmek gibi hedefler çoktan tarih oldu. Artık başlıca amaç bir an önce köşe dönüp lüks bir hayat sürmek.
Her pahalı olan lüks müdür?
Rusya ve Çin ile birlikte bizde de lüks denen şeylerden beklenen, hiç değilse lüks gibi görünmeleri. Aslında kalitesiz olmaları ve bedelini hak etmemeleri genelde önemsenmiyor. Halk plajlarına “halk” gidiyor, paralı beachler ise kendini halktan soyutlamak isteyenlerin tercihi. Ama belli bir kesim için bu kadarı lüks değil; beachlerde onlar için de “localar” düşünülmüş. Günlüğü 14 bin liraya kiraladıkları, ufak tefek atıştırmalıklar ve birkaç çeşit içki sunulan localarda kendilerini aynı plajda diğer müşterilerden daha “lüks” hissedenlerin öyküleri ağızdan ağza anlatılıyor. Zira gerçek lüks tüketicisinin kaliteden iyi anlaması gerekiyor. Yoksa toplum er geç en pahalı şeylerin lüks olduğuna inananlara “sonradan görme, görgüsüz” damgasını vuruyor. Yarım yüzyıl önce Viyana’da bir yıl geçirmiştim. Bu kentte birçok zengin ve soylu aile yaşadığı halde, gündelik hayatta zengini orta halliden ayırmayı başaramadım. Zamanla öğrendim; en büyük lüks göstergesi Viyana Filarmoni’nin konserlerinde abonman bilete ve plakalarında iki haneli bir numara taşıyan otomobile sahip olmaktı. İlk alanların kuşaktan kuşağa aktardıkları bu konser abonmanlarını bugün edinmek neredeyse mümkün değil.
Her pırıltıyı altın sayan çevrelerin gözünü boyayan çakma lüks...
Görüldüğü gibi, birçok toplumda pahalı saat, marka giysiler, otomobil, şampanya gibi gösteriş sergileyen ürünler lüks simgeleri olmaktan çıkmış. Biz cüzdan yakan sıradan restoranlarımızı lüks sayalım, kahvaltı menülerinde 40, 50 çeşit serpme kahvaltı sunulan yerleri tercih edelim, uluslararası lüks raporlarında ülkemizde lüks yeme içme mekanı bulunmadığı belirtiliyor. GSM Hasılanın yüzde 1’ini oluşturan dünya lüks ürünler ortalamasının bizdeki karşılığı da sadece 0.5. Yani sözde lüks özentisinin hayatımızın her alanına egemen olmasına karşın, gerçek lüks ülkemizde dünya ortalamasının yarısı kadar. Çağdaş dünya insanı başkalarını etkileme kaygısı olmadan, küçük mutluluklara bütçesinin bir bölümünü ayırmayı tercih ediyor. Bütün yıl çalışarak kazandığı paranın bir miktarını tatilinde kendini ve yakınlarını şımartmak için kullananlara, iyi yerlerde konaklayan, fiyatını hak eden restoranlarda yemek yiyenlere, sağlıklı yaşamak için fitness merkezlerine devam edenlere ne söylenebilir? Bizde de eğitimli, iyi para kazanan bilinçli genç kuşakta bu eğilim hızla yayılıyor. Ama lükste Batı standartlarına ulaşabilmek için önümüzde daha uzun bir yol var ve bu da kaliteli eğitimden geçiyor.