Kurtlar sofrası!
.
Vatan Haber
Artık hemen hiçbir balık lokantasında garson elinize bir mönü tutuşturmuyor.
Geçen hafta yeme içme dünyamızı ilgilendiren en önemli haber bir restoranımızın dünyanın en iyileri listesine girmesi ya da yerel ürünlerimizin uluslararası arenada elde ettikleri başarı benzeri sevindirici, gurur verici nitelikte değildi. Tam tersine, Serik’te dört kişi yedikleri yemeğe 700 lira hesap gelince itiraz eden zavallı taksi şoförünün garsonlar tarafından sopalarla kelimenin tam anlamıyla öldüresiye dövülmesi ve boynu kırılarak hayatını kaybetmesiydi.
Aynı akıbet özellikle şu günlerde hepimizin başına gelebilir. Yeme içme sektörünü takip edenler bilirler; bugünlerde yazlıklar hızla boşalmaya hazırlanırken, büyük şehirlerdeki restoranlar da yemek ve içki fiyatlarını yeni sezon için ayarlamaya başlarlar. Birbirine benzeyen, aynı yemekleri satan yan yana iki restoran arasında bile hesap pusulalarında hiçbir mantıklı gerekçeye dayanmayan önemli farklılıklar ortaya çıkabilir.
Mönülerde artık fiyat yazmıyor
Fiyatlandırılmış yemek listeleri ise tarihe karışmakta. Bunun en tipik örneği de balık lokantaları. Artık hemen hiçbir balık lokantasında garson, içinden yiyeceklerinizi seçmeniz için elinize bir mönü tutuşturmuyor. Bunun yerine, masanıza yaklaşıp “hoş geldiniz” dedikten sonra, ilkin içecek siparişini alıyor, Ardından içi soğuk mezelerle dolu bir tepsi tutan komiyle birlikte tekrar masanıza yanaşıyor; siz parmağınızla işaret ederek tepsiden seçiminizi yapıyorsunuz. Bundan sonra olsa olsa ara sıcakları ve yiyeceğiniz balığı konuşup tartışıyor, siparişini veriyorsunuz, o kadar.
Ismarladıklarınızın fiyatlarını bilmiyorsunuz. Kafanızda oluşturduğunuz fiyat standardı, hele çok seyrek dışarıda yemek yiyen biriyseniz, günün gerçeklerinden çok uzak kalabiliyor. Yeni sezon fiyatlarının devreye girmeye başladığı bugünlerde evde yaptığı hesap çarşıya uymayan talihsiz şoför Yahya Zağlı örneğinde olduğu gibi, hesaba itiraz etme gafletinde bile bulunabiliyorsunuz.
Müşteriye göre hesap
Serik’deki olayın ardında bir başka gerçek daha var. Yazlık mekanlar içinde bu yıl iyi para kazananlar fazla değil. Ama ödenen kiralar astronomik. Gelecek yıl tekrar restoranını açmayı aklından bile geçirmeyen patron ne pahasına olursa olsun sezon bitmeden borçlarını azaltmaya çalışıyor. Bir daha oralarda görünmeyeceği, dolayısıyla yerel müşteriyi küstürmek gibi bir kaygısı olmadığı için de müşterinin tipine, sosyal statüsüne göre aynı yemeğe farklı hesap pusulaları göndermekten çekinmiyor.
İtiraz eden Zağlı’nın üzerine hemen garsonların hücum etmesi, patronun bu gibi tepkileri hesaba katarak iyi servis yapan, işinin ehli garsonlar yerine hesaba itiraz eden müşterileri kaba kuvvet kullanarak yola getirebilecek tıynette fedailer çalıştırdığını gösteriyor. Bu gözü dönmüş katillerin silahlarını, boyun kıran sopaları bile önceden düşünüp bir kenarda stokladıkları anlaşılıyor.
Komşu’nun restorancılık ahlakı
Son yıllarda çok sık gittiğim Sakız’da bu yaz bir kez daha imrenerek gördüm. Yunanistan ekonomisi dibe vurduğu, AB baskısıyla başta KDV olmak üzere oldukça yüksek vergiler getirildiği halde, adada yemek yediğim restoranlarda kişi başı 11 ile 15 avro arasında hesap ödedim; geçen yıl da fiyatlar aynıydı. Her balık restoranında oturduğumda önüme yemek listesi geldi. Gidenler bilirler; Yunan adalarında mönüler basit, sade ve hemen hemen birbirinin tıpkısı çeşitlerden oluşur. Türk müşterileri dilini bilmedikleri halde suyun öte tarafında tatil yapmaya yüreklendiren önemli bir etken de kanımca en iyi mekân ile en sıradanı arasında kayda değer fiyat farkının olmayışı.
Eskiden İstanbul’a göçen taşralılara, görgülü, kibar olmalarını hatırlatmak için, “Buradan başka İstanbul yok!” denirdi. Bugün artık o İstanbul kalmadığı gibi, tatil yörelerimiz de pek çok alanda “kurtlar sofrası” haline geldi, buralarda da bencil, kendi çıkarı için zayıf, yoksul demeden herkesi ezip geçen bir dünya görüşü egemen oldu. Birçok açıdan dünya ile yarışan ülkemiz nezaket ve görgü konusunda maalesef uygarlıktan nasibini almamış bir köy görünümünde. Bu son olay zaten ev dışında yemek yeme alışkanlığında dünya ortalamalarının çok gerisinde bulunan Türk tüketicilerini, karşılaşabilecekleri olası kötü sürprizleri düşünerek daha da çekingen kılacak. Yeme içme sektörümüzün bir an önce mafya uzantılarından temizlenmesi şart…