Yine yol ayrımı

Haberin Devamı

İsmet İnönü 1965’te “CHP aslında ortanın solundadır“ dedi, sonra yolunu açtığı Ecevit geldi, “toprak işleyenin su kullananın” dedi, CHP yol ayrımına girdi. Bölünmeler birleşmeler derken CHP’nin girdiği yol ayrımları bitmedi bir türlü.

Parti neredeyse yüz yaşına girecek, CHP’nin Ecevitler’in istediği sol parti olup olmadığını CHP’liler de bilmiyor, anlatamıyor.

Türkiye’de kendini sol olarak gören, ama aslında en kabasından devletçi-milliyetçi ruhun hâkimiyetinden çıkamayan kesimin son dönemde AKP karşıtlığıyla beslenmesi, kendine sosyalist-komünist diyenlerin bile belirleyici anlarda milliyetçi-devletçi-statükocu refleksler vermeleri ağır bir zihinsel karmaşa yaratıyor.

Bu karmaşa sol kavramını yerlerde sürüklerken, gerçek devletçi-milliyetçilerin etki alanlarını geniş tutmasını da sağlıyor. Bu yüzden CHP sık sık küçük ulusalcı örgütlerin peşine takılmış, onların yönlendirmesi altındaki bir siyasi parti görünümü veriyor.

***


“Bu CHP” için deniz artık gerçekten bitti. CHP’liler “son” yol ayrımına geldiler. Bu yol ayrımında iki şerit bulunuyor.

Birinci şeritte, acil barışın demokratik yollarla sağlanarak gerçek bir toplumsal barışa dönüşmesi süreci var.

İkinci şeritte de medeni bir anayasa, özgürlüklerin, vatandaş haklarının birinci öncelik olduğu bir toplum sözleşmesinin gerçekleşme süreci...

CHP de yolun başında tercih yapacak; solun, sosyal demokrasinin çağdaş değerlerini öne alarak barış-demokrasi hattına açık ve net bir destek vererek ilerleyecek veya devletçi-milliyetçi hatta tutanarak iki yola da engeller koyma, tuzaklar kurma geleneğinin içine tıkılacak.

***


Önümüzdeki altı ay CHP için de nihai karar dönemidir. Partinin iki zıt ruhla yaşamaya devam etmesi imkânı kalmamıştır. Barış ve medeni anayasa için açık tavır almak ve yerlerini seçmek zorundadırlar. Üstelik bunu, bütün küçük siyasi hesapları silerek, ülkenin geleceğinde kuvvetli bir sol olması gerektiğini düşünerek yapmak zorundadırlar.

Bu yol ayrımı son yol ayrımıdır, ertelemek ve şu andaki belirsizlik durumlarını uzatmak mümkün değildir. Barışı ve medeni anayasayı isteyenler, sol değerlerin bu süreçte yükseleceğini görenler “korku-kin-nefret” sarmalında boğulmuş olanlarla birlikte yaşamalarının artık imkânsız olduğunu da görüp yollarını en kısa zamanda ayırırlarsa yarım yüzyıllık yanlışlar da düzelmiş olacaktır.

DİĞER YENİ YAZILAR