“Batmış bu ülke” edebiyatının yine tavan yapması üzerine “beyaz Türk ağlamaları”ndan söz etmiştik. Anlatmaya çalıştığımız, “bir kısım” beyaz Türklerin daha önce nasıl bir ülkede yaşadıklarını öğrenmemekteki ısrarlarıydı.
Bunun nasıl bir ısrar olduğunu, bir okurumuzun öfkeli tepkisinde bir daha gördük. Demiş ki “geçmişimizi senden mi öğreneceğiz!..”
Doğrudur, benden öğrenmelerine gerek yok.
Ülkemizin yakın tarihinin bütün gerçeklerini anlatan çok kitap var. İstediklerini okusunlar, öğrensinler. Yeter ki örensinler.
Bunca zamandır içinde yaşadıkları topluma inanılmaz uzakta kalmalarının nedeni, hâlâ öğrenmeye karşı direnç göstermeleridir.
Neredeyse yüz yıla yakın bir süredir kendilerine verilmiş “müesses nizam” formülleri ve buradan üretilmiş korkularla yaşamaya alışmış bir kesimin, gerçekleri öğrenmeye direnç göstermesi doğal da karşılanabilir...
Öfkeden kurtulmak için
Kıssadan hissesi güçlü bir fıkra vardır. Bir Hıristiyan, tanıdığı bir Yahudi’yle karşılaştığında durup aniden yüzüne bir tokat atmış. Yahudi şaşkınlıkla “Ne oldu da durup dururken vurdun” diye sorunca Hıristiyan sert bir şekilde “İsa’yı siz öldürmüşsünüz” diye cevap vermiş. Yahudi daha da büyük bir şaşkınlık içinde “Yahu 2 bin sene önceydi o” dediğinde Hıristiyan’ın cevabı şu olmuş: “Olsun. Ben yeni duydum!..”
Bu fıkradan çok şey türetilebilir, ama hepsinden önce, iki bin yıl geçse bile gerçekleri öğrenmek gerektiği fikrini türetmek gerekiyor.
Gerçekleri bilsinler, bugünkü “beyaz Türk” öfkelerinden biraz olsun sıyrılabilsinler.
Öğrenmekten korkmamalı
Özgürlükleri kısıtlı yaşamaya alıştırılmış topluma sürekli korkular dayatılarak, “özgürlüklerden düşmanlar faydalanır” anlayışının kökleşmesinde, doğrusu “müesses nizam”ın asker ve sivil bekçileri başarılı oldu.
Hem “dört tarafımız düşmanla çevrili” olmak hem de “içimizdeki düşmanların tehdidi altında yaşamak” gerçekten ağır bir durum.
Gözleri bir kere kapatılmış olup hâlâ kapalı hâlde ve korkular içinde kıvranarak yaşamak kolay değil.
Gözlerin açılması için önce kendilerine ezberletilmiş her şeyden kuşku duyacaklar, bunun için de korkmadan gerçekleri öğrenecekler.
Ondan sonra dünyaya da, ülkelerine de, insanlara da, kendi insanlarına da farklı gözle bakabilirler. Yeter ki öğrensinler.
Yeter ki öğrensinler
Haberin Devamı