Bizim kuşaklar yasak yayınlarla, yayın yasaklarıyla doğdu, büyüdü, hep yasak ve yayın kelimesinin bir araya geldiği hayatlar yaşadı. Yayın ve yasak kelimelerinin bir arada telaffuzu çoktandır kimsenin hoş göreceği bir durumu ifade etmiyor.
Yasak yayınlarla, yayın yasaklarıyla büyüdük ama “bütün yasaklar yasaklanmalı”ya kadar ulaştık. Türk toplumu da biraz gecikmeli olsa da yasaksız toplum isteme bilincine ulaştı. “Bana serbest karşıdakine yasak olsun” anlayışı da giderek ciddi ayıplar arasına girmeye yüz tuttu.
Askeri yönetim dönemlerinde haber yasakları her gün çalan telefonlarla gazetelere ulaşır, gazetelerdeki panolar yüzlerce yasak notuyla dolardı. Yasak talimatları giderek çok daha alt rütbeli kişiler tarafından ulaştırılır olmuştu.
Her gün bir kitap toplatma, yayın yasaklanması haberi alınır, toplatılan kitaplar imha edilir, yazarlar, çevirmenler otomatik olarak 7.5 yıl hapse mahkum olurlardı. Bakanlar Kurulu da ülkeye girişi yasak yayınlar listeleri açıklar, üzerinde, evinde, bu yayınların bulunması halinde yine üç-dört yıl hapis cezaları verilirdi.
Yasak ve yayın kelimelerinin tekrar bir araya gelmemeleri için çok uğraşıldı, mücadeleler verildi ve 12 Eylül askeri yönetiminin sonrasında siyasi iktidarların hepsinde az da olsa belli gelişmeler sağlandı.
2002’den sonra hem AB uyum yasaları çerçevesinde hem de siyasi iradenin toplumun taleplerine uyum sağlamasıyla yasak ve yayın kelimeleri birbirlerinden epeyce uzaklaştırıldı, genç kuşaklar bu geçmişten çok az haberdar oldular.
Yolsuzluk iddiaları
Meclis’te dört eski bakanla ilgili yolsuzluk iddialarını araştıracak komisyonun çalışmalarına yayın yasağı getirilmesi üzerine yasak yayın ve yayın yasakları geçmişimizi anlattık. Meclis Komisyonu başkanının talebiyle mahkemeden bu yasak kararı alındığı öğrenildi.
Yayın yasağı olur mu? Olur, ama şunun için olur: Bir soruşturma, araştırma sürecinde herhangi bir insanın mağduriyetine yol açılmaması, soruşturmanın adilane yürümesinin engellenmemesi için olur. Bu da çok istisnai durumlarda olur.
Dört eski bakanla ilgili iddialar 17-25 Aralık sürecinde gizli ve yasal olmayan dinlemeler üzerine ortaya çıkmıştı. 17-25 Aralık sürecinin de, belli bir kuvvetin bütün imkanlarını kullanarak siyasi bir operasyon olduğu konusunda kuşku yoktur. Bu operasyonda dört eski bakan, operasyonu düzenleyenler tarafından “zayıf halka” olarak tespit edilmiş ve en tepeye yürümesi öngörülen bir yargısal darbe uygulanmak istenmişti.
Büyük operasyon boşa çıkartıldı, ama dört eski bakanla ilgili bazı açıklama ihtiyaçları bulunuyor ki, Meclis’te AKP’lilerin oylarıyla bir soruşturma komisyonu kuruldu.
Bu komisyon öncelikle halkın sorduğu soruların cevap bulması için kuruldu. Bu yüzden de yayın yasağının “makul” bir mağduriyet gerekçesi olamaz. Ayrıca bu komisyon dört bakanın kendileriyle ilgili iddialardan temize çıkma fırsatıdır ve onlar da her söyleyeceklerinin kamuoyuna ulaşmasını isterler.
Bir de şunu hatırlatalım: Her yayın yasağı, her türlü söylenti, abartama ve manipülasyon amaçlı haber ortamının açılması anlamına gelir ki, bunun zararının kime dokunacağı bellidir.