Yeni anayasa ile birlikte başkanlık sisteminin Ak Parti ve hükümet tarafından getirileceği kesinleşmiş durumda.
Meclis’te bu konuda MHP’den desek alınarak halka gidilmesi ve başkanlık sistemli anayasanın halk tarafından onaylanmasını engelleyecek hiç bir durum görülmüyor.
MHP desteğini sağlamak için ise, Ak Parti’nin daha önce savunduğu bazı demokrasi maddelerinin, özellikle vatandaşlıkla ilgili değişikliklerden vazgeçilmesi de yeterli olacaktır.
Başkanlığın alıştırması ise, Erdoğan’ın seçildiği günden bu yana yapılmaktadır ve sistem de buna büyük ölçüde uyum sağlamıştır.
Başkanlık sistemi, temel politikalarda Cumhurbaşkanının karar verici ve yönlendirici olmasıdır. Şu anda da bu sistem çalışmaktadır.
Erdoğan’ın çizdiği bütün hatlar hükümet ve devlette uygulanmakta, bütün yapı Erdoğan’a bakmaktadır.
Hükümet ile, Başbakan ile Cumhurbaşkanı arasında temel politikalarda bir anlaşmazlık ya da farklılık olmadığı için de sistem rahatlıkla yürümektedir.
Büyük meselelerin arasında “küçük” gibi görünen bazı olaylardaki “nüans” farklarında da idari yapı Cumhurbaşkanı’nı, en küçük esnetme olmadan izlemektedir.
Örneğin Güneydoğu ile ilgili “savaşa ortak olmayacağız” bildirisi yayınlayan akademisyenlerin tutuklanması konusunda Başbakan Davutoğlu Boğaziçi Üniversitesi rektörünü kabul etmiştir. Burada ne konuşulduğunu hapishane görevlilerinin bilmesi mümkün değildir, ama görüşmenin akşamı üç akademisyene tecrit uygulamasına geçilmesi bir şey göstermektedir.
Böyle küçük bir olayda bile “idare” herhangi bir esnetme yerine tam tersi tavır alıyorsa fiilen başkanlık sistemi çalışıyor demektir.
Sistemin fiilen başkanlık olarak yerleşirken, bunun anayasal ve hukuki altyapısının sağlamlaştırılması şu anda teferruat olarak görülebilir.
Ama bu altyapı sağlanmadıkça da bazı sorunlar her zaman çıkabilir. Bunların çıkmaması için de, idarenin yeki ve sorumluluk aşımıyla suçlanmaması için de hukuki altyapının düzenlenmesi. Halkın buna ne diyeceğine gelince de, çoktan kabul etmiş olduğunu tereddütsüz söyleyebiliriz.