Hikâye şöyle:
Küçük bir kuş alçaktan uçarken üzerinden geçen bir başka kuş tam üzerine pislemiş. Büyük kuşun pisliği küçük kuşun tam üzerine gelmiş, küçük kuş darbenin ağırlığıyla yere düşmüş. Üzerindeki pislikten kurtulmak için debelenirken, bir kedi gelmiş, küçük kuşun üzerindeki pisliği temizlemiş ve onu yemiş...
Bu hikâyenin kıssadan hissesi de şöyle aktarılır: Üzerine her pisleyenin sana kötülük etme niyeti olmayabilir, üzerini her temizleyenin niyeti sana iyilik etmek olmayabilir...
Bu hikâye siyasi sohbetlerde çok geçer, her olayda hemen hüküm vermemeyi, ilk görüntüye bakarak aceleyle karara varmamayı tavsiye etmek, amaçları doğru teşhis etmenin önemine dikkat çekmek üzere anlatılırdı.
Yargıdan başlayan hareketin ‘yürütme organı’ HSYK oldu. Açık adı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’dur, görevi yargı mensuplarının atamalarını yapmak, çalışmalarında hukuk ilkeleri içinde kalıp kalmadıklarını ve görev içi ya da dışı suç iddialarını araştırmak olan bir “yüksek yargı” organıdır.
Sorun büyürse...
Bu kurulun ve diğer yüksek yargı oranlarının aralarındaki ilişkilerle ilgili temel eleştiri, bunların birbirini seçme şeklinden başlayan bir tür yargısal vesayetin, “jüristokrasi” adı verilen bir yapının oluşmasıydı.
2010 referandumunda bu konu da oylandı, HSYK’nın oluşumuna yeni kurallar getirildi ve bu değişiklik kendimizi en azından lafta bağlı hissettiğimiz uluslararası hukuk kurumları tarafından da desteklendi.
17 Aralık operasyonunun ardından gelen dalgalar içindeyse HSYK da çatışmanın, siyasi çatışmanın bir tarafı oldu. Şimdi tartışılan, Hükümet’in HSYK’nın yapısına getirmek istediği yeni değişiklik ve bu kurumun daha çok Adalet Bakanı’na bağlı bir yapıya dönüşmesi.
Konu hukuk açısından her boyutuyla tartışılıyor, hukukçuların büyük çoğunluğu getirilmek istenen yapıyı ciddi “hukuki” gerekçelere eleştiriyor. Avrupa Birliği tarafından da aynı uyarılar geldi.
Tartışmalardan en azından şöyle bir sonuç çıkarmak mümkün: Hükümet’in Meclis’e getirdiği değişiklik, çok daha ciddi sıkıntı ve sakıncalar yaratmaya adaydır. Bunların birincisi de Anayasa Mahkemesi’nin değişikliği iptal etmesinin kuvvetle muhtemel olmasıdır.
Mevcut hukuki tartışmaların bir üst düzeye taşınarak devam etmesinin hesabını Hükümet iyi yapmak durumundadır. Pisleyenin niyeti de temizleyenin niyeti de doğru teşhis edilemezse siyasete çok daha ağır yükler gelir.
Temizleyenin niyeti
Haberin Devamı