Türk Silahlı Kuvvetleri’nde tarihinin en büyük tasfiyesi yaşanıyor. 149 generalin bir gecede ihracının ardından Yüksek Askeri Şura’dan da aynı yönde kararların geleceği anlaşılıyor.
Genelkurmay’dan yapılan açıklamada, 15 Temmuz darbe girişimine silahlı kuvvetlerin sadece yüzde 1.5’inin katıldığı bildirilmişti.
Ordunun bütün mevcutlarına göre hesap yapıldığı zaman böyle bir oran çıkabilir. Ama gözaltına alınan, tutuklanan ve ihraç edilen general sayısı halen 149.
Pasif görevlerde bulunan general ve amiraller çıkartıldığı zaman ordunun üst düzeyinin yaklaşık yarısının darbe girişimiyle ilişkisi olduğu ortaya çıkıyor.
15 Temmuz gecesi, girişim başladığından itibaren, katılmasa bile karşı tavır da almayan general ve amiraller olduğu da biliniyor.
Ordu bu kadar büyük bir sarsıntı yaşarken, Hükümet de haklı olarak bunun başka sonuçları olabileceğinden kuşkulanıyor.
Ankara’da “darbecilerin B planı, C planı” lafları dolaşıyor, bazı suikast ihtimalleri açık açık konuşuluyor. Siyasilerin aldıkları şahsi tedbirler de gizlenmiyor.
Hükümet tarafının kuşku ve endişelerinin kaynaklarını bilmiyoruz. Ama silahlı kuvvetler içinde bazı “intihar harekatları” ihtimalinin hala var olduğu kanaati Hükümet tarafında yaygındır.
Hükümet henüz tehlikenin tam olarak geçmediğini düşünüyorsa her türlü tedbiri alacaktır. Bazı gözaltı kararları hoşumuza gitmese de Hükümet’ten her şey normale dönmüş gibi davranmasını da bekleyemeyiz, isteyemeyiz.
Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan bu yana en büyük yıkım tehlikesinin eşiğinden dönmüştür. Ve ülkeyi bu tehlikeli noktaya getirenler, onu korumakla, halkını korumakla görevli insanlardır.
O gece darbecilerin bütün hesaplarını halkın erkenden sokağa çıkması bozdu. Şu anda da halkın sokakları tutmak, yeni girişimlerin hiçbir başarısı olmayacağını göstermek görevi devam etmektedir.
Boş sokaklarda tanklar çok kuvvetli, çok haşmetli, çok korkutucu görünür, halkın doldurduğu sokaklarda ise küçülür.