Aynı güne mecburen yine geldik. Dünyanın her yanında herkesin işçi bayramı, emekçi bayramı, çalışan bayramı olarak kutladığı gün yine bizim için orta çapta bir kabus günü olmaya devam ediyor.
Türkiye’de 1 Mayıs’ın işçi bayramı olmasının uzun ve acılı hikayesini anlatmaya gerek yok. Her yıl bugün, 30 Nisan’da solcu bilinenlerin otomatik gözaltına alındığı günlerden yüz binlerin katıldığı 1 Mayıs kutlamalarına ulaşmanın uzun ve acılarla dolu hikayesi genellikle biliniyor.
En çok bilinen hikaye de o korkunç 1 Mayıs 1977’den sonra zar zor gelinen, adına uygun, dünya geleneklerine uygun kutlamalar.
Sonra yine çok anlaşılmayan bir çatışmaya girildi ve her yıl 1 Mayıs arifesi ve 1 Mayıs günü gerilim ve korku günleri olmaya başladı.
Sakin günlerde 1 Mayıs gösterileri için Taksim Meydanı’nı açan Ak Parti hükümeti, bazı şiddet olayları dolayısıyla Taksim’i açtığı gibi kapadı.
Ve her yıl aynı terane başladı. DİSK’in öncülüğünü yaptığı sendika ve birlikler 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak için ısrar ederken Hükümet de bu konuda en küçük bir tavize yanaşmıyor.
İstanbul’da Taksim çevresi en yüksek gerilim alanı olurken, yıllardır İstanbul’un başka köşelerinde ve başka şehirlerde sakin 1 Mayıs kutlamaları büyük eğlenceler halinde yapılabiliyor.
DİSK 1 Mayıs’ın tek sahibi kendisi gibi davranıyor ve Taksim ısrarının başını çekiyor. DİSK’i anarken, ülkemizde DİSK’in de diğer sendikaların da toplumdaki ağırlıklarını kaybediş sürecini de anmak gerekiyor.
Toplumsal ağırlığı sürekli azalan DİSK’in tek dayanak olarak 1 Mayıs’ı Taksim dalaşmasına hapsetmesi de aslında ağırlık kaybının bizatihi göstergesi haline geldi.
12 Eylül kanunlarının getirdiği sıkı düzenin Türkiye’de sendika hareketlerini çok sıkıntıya soktuğu doğrudur. Ama buna rağmen var olma ve etkinliğini sürdürme, artırma, toplumsal meselelerin davacısı olarak gerçekten çaba gösterilip gösterilmediği sorusu da DİSK, Türk-İş ve diğer sendikalara hep sorulacaktır.
Yasağın her türü kötüdür ama yasakları aşmanın şiddet içermeyen yollarını bulmak da meşru ve demokratik bir haktır.
1 Mayıs ruhunu ve fikrini Taksim’e esir etmek ise, esas işlevinden yan çizmekten başka bir şey değildir.