Nevruz’la birlikte barış süreci fiilen başlarken, “aşamalar” üzerinden konuşuldu ve ortaya geniş bir yol haritası çıktı.
Önce eylemsizlik, ardından dağdaki militanların çekilmesi için telaffuz edilen 1 Eylül tarihiyle birinci aşamanın tamamlanması öngörüldü.
PKK’nın Kandil’deki en tepe sorumlusu Cemil Bayık’ın birkaç gündür yansıyan konuşmaları çekilme sonrası durumla ilgili ciddi kuşkular yaratacak cinsten.
Bayık “tekrar döneriz” derken Hükümet’i barışı istememekle suçluyor, hatta “ulusalcıların barışa karşı olmadıklarını” söylüyor. Bugüne kadarki siyasi süreçlerde Hükümet’in konumu ile ulusalcı muhalefetin konumlarının yerlerini değiştiriyor.
‘Güven’ sorunu
Bayık’ın bu sözleri çeşitli şekillerde yorumlanabilir. Ama Hükümet’in “birinci aşama” devam ederken gösterdiği hareketsizliğin yarattığı tedirginlik ortadadır.
Eylülle birlikte Güneydoğu’da “sivil itaatsizlik” adıyla yapılacak yaygın eylemlerden de söz ediliyor. Bu eylemler, “Gezi’yi kaçırdık kendi Gezi’mizi yaratalım” ruhuyla yapılırsa sürece olumlu katkı sağlayacakları bayağı kuşkuludur.
Doksan yıllık bir savaşı sona erdirecek barış sürecinin başarıya ulaşmasının tek yolunun “güven” olduğunu sürekli tekrar etmek zorunda kalıyoruz.
“Güven” meselesinde, çekilme sürerken Hükümet tarafından gelen tereddütlü sesler kısık da olsa hâlâ işitiliyor. Hükümet, dağdan inen fakat Kuzey Irak’a değil Türkiye’deki evine dönenleri “çekilmiş” saymakta tereddüt geçirmiştir. Ama böyle bir tereddüt gerçekçi olmadığı gibi, arkasında “siyaset yasağı” mantığı da taşıyan bir bakıştan ibarettir.
‘Telaşa gerek yok’ da...
Nevruz’dan bu yana Hükümet’in attığı barış sürecini hızlandıracak ve güven ortamını sağlamlaştıracak adımlarının oldukça sayılı olduğu ortada.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in dün Hürriyet’te yer alan beyanlarına göre ise Hükümet’in temel politikasında bir sapma yok ve çalışmalar sürüyor: “Çözüm süreci dediğimiz çalışmalar Hükümet’in politikasıdır.”
Ergin “telaşa gerek yok” diyor. Doğrudur, telaşa gerek yok, ama “güven” azaltıcı derecede bir yavaşlamaya da gerek yok.
Sürecin neresindeyiz?
Haberin Devamı