Haberin Devamı
En yetkili ağızdan “sürecin yürüdüğü” ifade ediliyorsa, buna inanmak durumundayız. Toplum herhangi bir “tekleme”ye tahammül gösterme sınırını çoktan aştı, umutla bekliyor.
Bekleyiş sürecinde, “hızlı sonuç” ihtimalleri üzerinden yapılan bazı kurguların sonucu, ancak yol haritasına bazı kara noktalar serpiştirmek olur. Nitekim öyle oluyor.
Barış karşıtlarının “Türk hassasiyeti” provokasyonları devam edecek, en tabii demokratik icraatlara “taviz” diye bağıracaklar. Bunlar olacak.
Ama yol haritası takip edilirken “tekleme” ihtimali yaratacak kaynaklar yukarıda sayılanlardan ibaret değil. Bu süreçte “dil”in tümüyle değişmesi gerektiğini görmeyenler de “tekleme” ihtimallerine yol açıyor.
“Yol haritası”, ucu belli, sınırları çizilmiş bir “müzakere” haritasıdır. Görüşmelerin iki tarafı ilan edilmiştir.
Böyle bir süreçte “şeffaflık” bütün ayrıntıların kamuoyuyla birlikte ya da süreçlere daha fazla dâhil olmak isteyenlerle birlikte konuşulacağı anlamını taşımaz.
“Müzakere” kavramının ne olduğu bellidir, ana hatları bellidir, yol haritasının esasları bellidir. “Barış” tarafına düşen sorumluluklar da bellidir.
Beklerken, bir sonraki döneme, silahların susmasından sonraki döneme ilişkin siyasi “projeksiyon”lar yapılması doğaldır. Hatta Kürt siyasetinin “sonra”ya ilişkin hesaplar içine bugünden girmesini de doğal karşılamak gerekir. Ama hepsinden önce şart olan, haritaya uygun bir şekilde ilerlerken, herhangi bir tekleme ihtimaline yol açmamaktır.
Esasın ne olduğunu Diyarbakır’daki cenazede açılan bir pankart anlatmıştı: “Savaşın kazananı, barışın kaybedeni olmaz.”
Bugün de bir fotoğraf karesi, esas olanı bir kez daha herkesin gözüne soktu. Arazi üniformalarıyla iki subay, adını kanla öğrendiğimiz Dağlıca’da bir dedeyi ziyaret ediyor. Albay bölgenin en hassas bölgesinde komutan, dedeye Kürtçe “nasılsın” diyor. Dede bir şeyler anlatıyor, komutan dinliyor. Ve bu fotoğraf karesini herkesin görmesi sağlanıyor. Diyarbakır ve Dağlıca’daki bu iki görüntü yan yana, “barış iradesi”nin ne kadar güçlü olduğunu en açık şekilde anlatıyor.
Siyasi iradenin her tarafında yer alan bütün güçler de bütün siyasi hatlarını bu iki görüntünün üzerine kurmak zorundadır.