AK Parti’nin seçim stratejisi, ana hedefin HDP olması üzerine kuruluydu. Amaç iki kesimden oy getirmekti. Başarısız oldu.
Kürt kökenli seçmenin iki tercihinden biri olan AK Parti, HDP’ye vurarak hem Kürt seçmenin diğer kesiminden hem de MHP seçmeninden oy almayı amaçladı.
Strateji başarısız oldu çünkü, Kürt seçmenin Ak Parti’ye oy veren kesiminin çok önemli bölümü HDP’ye oy verdi, bir miktar Ak Parti seçmeni de MHP’ye gitti.
2011’de Ak Parti’ye oy vermiş olan, ama yerel seçim ve cumhurbaşkanı seçiminde sandığa gitmeyen seçmen, 7 Haziran’da da Ak Parti için sandığa gitmedi.
Bu seçmenin de başkanlık sistemine sıcak bakmadığına ilişkin varsayımlar yapılabilir.
Ak Parti’nin seçim stratejisi başarısız olunca, 7 Haziran’ın sandık sonuçlarından üç sürpriz çıkmıştır.
Ak Parti’nin yüzde 41’e gerilemesi sürprizdir.
HDP’nin yüzde 13’ün üzerine çıkması sürprizdir.
MHP oyunu geçen seçime göre üç puan artırması da sürprizdir.
Ak Parti’nin yüzde 41’e inmesi sürprizdir, ama bir seçim mağlubiyeti olarak görülemez. An azından Ak Parti’nin aldığı oy, ikinci ve üçüncü partilerin toplam oyları kadardır. Ve Ak Parti 13 yıllık iktidarın ardından 11’inci seçim galibiyetini almıştır.
Seçim gecesinin heyecanları içinde, sanki Ak Parti büyük bir seçim yenilgisine uğramış gibi yorumlar yapanlar oldu.
Ak Parti yüzde 41 oyla seçimin galibidir ve bundan sonraki dönemde de siyasette birinci oyuncu olarak yer alacaktır.
Kuşkusuz Ak Parti kurmayları hem seçim stratejisini, hem üç dönem kuralını, hem başkanlık sistemini masaya yatıracaktır.
8 Haziran’dan itibaren de hem koalisyon ihtimalleri hem erken seçim her boyutuyla tartışılacaktır. Ama bütün bunları değerlendirip karar verecek olan Ak Parti’dir, Tayyip Erdoğan’dır, Ahmet Davutoğlu’dur.
Seçimin ikinci galibi olan HDP aldığı yüzde 13’lük oy oranı ve 79-80 milletvekili ile bir Türkiye partisi olarak yeni dönemin en önemli ikinci oyuncusu olacaktır. HDP Türkiye partisi olmak için çok kuvvetli bir başlangıç yapmıştır, bu başlangıcın kuvveti de önümüzdeki dönemdeki rolünün önemini çok artırmıştır.