Yargıyla ilgili tartışmalar, aynı noktaya sıkışmışken yeni ‘cephe’yi Anayasa Mahkemesi Başkanı açtı.
Haşim Kılıç, yıldönümü konuşmasında Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı ve Başbakan’ın önünde yargıyla ilgili son tartışmalara “damardan” girerek çatışmaya en yüksek perdeden katılmış oldu.
Genel ve kimsenin itiraz edemeyeceği doğruları arka arkaya sıralarken aradan ateş etmek, bizde hâlâ etkili olabilen bir yöntem.
Hukukun üstünlüğünün, hukukun güvencesinin toplumun temelini oluşturduğunu anlatırken araya sıkıştırılan ve esasla ilgili olmayan atışlar, büyük sözlerin koruması altına alınmış oluyor.
Anayasa Mahkemesi Başkanı da bunu yaptı, çatışmaya “yüce hukuk” adına katılmış gibi oldu. Ama olmadı, olur gibi oldu.
Anayasa Mahkemesi en yüksek hukuk organıdır, başkanı da en yüksek seviyedeki “hukuk insanı”dır. Bu “hukuk insanı” siyasi çatışma ve tartışmalara bu şekilde girerek, gerçekte “yargı nedir” sorusuna da cevap vermiş oluyor.
‘Bağımsız yargıyı savunmak’
Devletin en önemli organlarından biri olarak doğmuş, büyümüş ve yaşamakta olan Türk yargısı, bugünkü yapısını korumaktaki kararlığını ve siyasetten asla bağımsız olmadığını Kılıç’ın ağzından tekrarlamıştır.
Eğer Türkiye gelişecek, demokratik değişim süreçlerinde yerini gerçekten alacaksa bunun birinci koşulu şu anda bütün ağırlığıyla var olan “müesses nizam yargısı”nın değişmesi, dönüşmesidir.
Anayasa referandumunda yargıya el atıldığından beri devletin yargı düzeni bütün kademeleri ve kuvvetleriyle direniyor. Referandum ile başlayan süreci bu direnişle durdurmuş, şu andaki kaos hâlini hazırlamış ve adını da “bağımsız yargıyı savunma” olarak koymuştur.
Olmayan bir bağımsızlık ve tarafsızlık savunulur gibi yapılırken asıl yapılan, devletin en devletçi en anti-demokratik yapısını savunmaktır.
Referandumda onaylanan anayasa değişikliği ile ilk kez bu yapıya Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na “dokunmakla” başlayan süreci durdurmak için CHP el vermiş ve reform yolları kesilmiştir.
Bu süreçte yaratılan çatışma ortamından sağlıklı demokratik reformlar ortamına geçmekle ilgili ciddi sorunlar aşılamıyor.
En yüksek “hukuk insanı” bu hamlesinin ardından Cumhurbaşkanı adayı olursa çok yerinde olur, Türk yargısıyla ilgili sorusu olanlar cevaplarını kolayca bulmuş olurlar.
Siyasi yargı
Haberin Devamı