29 Ekim’de CHP’nin yapmayı planladığı mitinglere hükümetin ilk cevabı “yasaklama” oldu. Bu mitingler, AKP hükümetinin ilk dönemindeki Cumhuriyet mitinglerini fazlasıyla andıran bir “ruh”la gerçekleştirilmeye çalışılıyor olabilir. Bazı CHP’lilerin sözlerine bakılırsa aynı denemeyi tekrarlama hevesleri var.
Cumhuriyet mitingleri AKP hükümetini askeri müdahaleyle devirme hazırlıklarının ayyuka çıktığı günlerde kamuoyu yaratma faaliyetlerinin bir parçası olarak uygulanmıştı. Bunlar bir tür “halk askeri göreve çağırıyor” gösterisiydi.
CHP içinde kuvvetini koruyan “ulusalcı” damar bir kez daha benzeri bir deneme yapmak isteyebilir.
Seçimle iktidara gelme ihtimalinin önümüzdeki on yıl içinde sıfır olduğunu kendisine oy verenlerin bile açıkça söylediği bir “ana” muhalefet partisinde tekrar “ulusalcı” damara dönüşten medet umulması tıkanmanın boyutunu gösteriyor.
Bu siyasi tıkanmadan çıkışın yolunun cumhuriyet mitinglerinin tekrarı olmadığını CHP’nin bir kısım erkânı görmemekte hâlâ ısrar ediyor.
Öte yandan da bu mitingleri yasaklamak, gerilimi artırmak isteyenlerin değirmenine su taşımaktan başka bir şey değildir.
Mitingleri yasaklamak kolaydır. Bu mitinglerle canlandırılmak istenen “demokrasi korkusu”na karşı tek ilacın demokrasi ve özgürlüklerin eksiksiz uygulanması olduğunu Ankara’da uzun süre oturanlar sık sık unutuyor.
Kim isterse sokağa çıksın, mitingini yapsın, tepkisini göstersin, kin ve nefret saçan sözler dışında istediği fikri söylesin, şiddet olmadıkça da cop ve biber gazları çıkmasın.
Hedef “yasaklamanın yasak olduğu”, insanların askeri darbeler dâhil, şiddetin hiçbir şeklinden medet ummadığı bir toplumda yaşamaktır.
Cumhuriyet Bayramı, bu ülkede yaşayan herkesin ortak bayramıdır. Bayramı herkes, demokrasi karşıtı heveslerini kaybetmemiş olanlar da istediği gibi kutlasın. Bayramı demokrasi korkularını canlandırma vesilesi olarak kullanmak isteyenlerin çabaları da onların ayıbı olarak kalsın. Bu ayıbın karşısına “yasaklama”yla çıkmanın da bir başka ayıp olduğunu artık görelim.