Haberin Devamı
Bu soru oldukça sık sorulmaya başlandı. Soruyu soranların “pratik” bir siyasi yaklaşımları olduğu anlaşılıyor: Son dönemde yaşanan sarsıntılara rağmen AKP’nin yüzde elliye yakın bir oy oranına sahip bulunduğu görülüyor.
Böyle bir seçmen desteği de önümüzdeki yıllarda yapılacak üç seçimi kazanmak için yeterli.
O hâlde AKP, karşılaşacağı güçlüklere rağmen neden Kürt meselesi ve medeni anayasa gibi iki zor meselede ciddi ilerleme sağlamak istiyor?
Buradan hareketle sorulan ‘neden’ sorusunun altında yatan “pratik” siyasi yaklaşım da şu: Bu iki büyük meseleyi “dondurma” pozisyonuna alırsın. Zaman zaman çözüm iradesini terk etmediğin izlenimi verecek bazı şeyler söyler, geçici hamleler yaparsın, böylece “ateşten gömleği” de giymemiş olursun...
Yirmi yirmi beş yıl sonra toplum içerisinde insanlar, bugünün siyasileri, bugünün iktidar sahipleri hakkında konuşurken o iki zor meselede; Kürt meselesi ve medeni anayasa meselelerinde ne yapılmış olduğuna bakacaklar.
Tabii ki ekonomi ve genel hayat düzeyiyle ilgili sorular da sorulacak.
Ama esas olarak ortada hep o iki mesele olacak.
Yirmi yıl sonrasının kanaatleri için iki ihtimalden söz edilebilir:
- Birincisi: “İyiydi hoştu, çok iş yaptı ama iki temel meseleyi kalıcı şekilde çözemedi.”
- Ve ikincisi: “Büyük bir siyasi cesaret göstererek ülkeyi birkaç seviye yukarıya çıkarmayı başardı.”
Siyasiler, iktidar sahipleri yirmi yıl sonra kendileri hakkında hangisinin söylenmesini istiyorlarsa onun gereğini yapacaklar...
‘Gazeteci’ye veda
Mehmet Ali Birand gazeteciydi. Uzun bir süre, etkili bir gazetecilik yaptı ve çabalarının değerini gazeteci olmayanlar da gördü.
Bazı cesaret örnekleri, tabii ki gazetecilik için yapılmış işler hep hatırlanacak.
Ağır baskı dönemlerinde Birand’ı dahi “vatan haini” listesine koyanlar da hatırlanacak, ama onların nasıl hatırlanacağı belli!
Birand’ın yakın tarihimizin hemen bütün önemli konularına el atarak yaptığı ciddi eğitim hizmetinin değerini de bilmek gerekiyor.
Gazetecilikte fazla dost edinmek kolay değildir; ama meslekteki esas unsurun gazetecilik, herkesin bilgi alma hakkı olduğu hususunu gözünün önünden hiç ayırmayan gazeteciler dost kaybında hep en alt sınırda kalır. Birand da öyle yapmış. Huzur içinde uyusun...