Hrant Dink cinayetinin “bir arkadaş grubu”nun icraatı olmadığı her geçen gün biraz daha ortaya çıkıyor. Ancak ortaya çıkaran yargı değil, emniyet değil, devletin bu cinayeti çözmekle yükümlü organları ve görevlileri değil...
Avukat Fethiye Çetin araştırmalarında ulaştığı sonuçları yayınladı.(*) Başka gazeteciler de kendi araştırmalarıyla ulaştıkları bilgileri kamuya açıkladı.
Devletin güvenlikle ilgili çeşitli birimlerinin mensuplarının bu cinayetle şöyle ya da böyle ilişkileri olduğuna dair işaretler ortadadır.
Cinayetten çok sonra ulaşılabilen bazı kayıtlarda da, cinayet mahalli çevresinde gayet “profesyonel” tavırlı kimselerin aldığı pozisyonlar, cinayet öncesinde işaretleşmeler ve cinayet sonrasında hızla ortadan kaybolmaları açık olarak görülüyordu.
Yargı bunları dikkate almadı. Yargı dikkate almadığı gibi medya da dikkate almadı. Böyle görüntüler, bütün televizyon kanallarında büyük haber olması gerekirken bir iki yayıncı dışında herkes tarafından görmezden gelindi.
Katillerle empati vs...
Fethiye Çetin kitabında, bütün bu “yapılmayanları” aktarıyor. Devletin ve yargının içinden gelen engellemeleri, davanın geçiştirilmesi süreçlerini de anlatıyor.
Tümüne bakıldığında; öncesinde, sonrasında ve geçiştirme aşamasında cinayete çok fazla “el”in karıştığı da anlaşılıyor.
Cinayetin hemen ertesinde “arkadaş grubunun işi“ diye ortaya atlayanların, “katillerle empati kurmak lazım” diyenlerin adeta bir tür “görevli” olup olmadıkları sorusunu da artık sormak gerekiyor.
Hrant Dink cinayeti ve sonrasında olup biten her şey, bu toplumun gerçek “namus” meselesi olmak zorundadır.
Hrant Dink cinayeti gerçekten aydınlanmadan, suça karışan ve suçun üstünü örtmeye çalışan herkes hesabını vermeden bu namus borcu ödenmiş olmaz.
Fethiye Çetin’i okuyan herkes neyin ne olduğunu aşağı yukarı anlayacaktır. Şimdi dikkatler tekrar yargının üzerindedir.
Hrant Dink’in gazetesinin yakınındaki merdivenlerin Trabzonspor renkleriyle boyanmasını ise hiç açmayalım, insanın içi bulanıyor.
(*) “Utanç Duyuyorum / Hrant Dink Cinayetinin Yargısı” Fethiye Çetin, Metis Yayıncılık Eylül 2013
Namus meselesi
Haberin Devamı