Muhafazakâr fren

Haberin Devamı

AKP’nin muhafazakâr damarı, yargı paketlerinin dördüncüsü gündeme gelince yine frene bastı.

Paketin, hükümet tasarısı olarak Meclis’e gitmesi ertelenmiş oldu.

Adalet Bakanlığı’nın hazırladığı bu dördüncü pakette, bundan önceki yargı reformlarının da gerçeklik kazanmasını sağlayacak birçok önemli değişiklik yer alıyor.

Terörle Mücadele Kanunu’na, ilk çıktığı günden bu yana bir icraatın terör eylemi niteliği taşıması için şart olan “şiddet” kıstası açık bir şekilde konulmamıştı. Yasadaki belirsizlikler dolayısıyla uygulamada ortaya çıkan haksızlıkları, adaletsizlikleri artık herkes biliyor.

Bu durumun yansımalarının, Türk yargısının alışkanlıklarıyla birlikte basına geniş bir baskı alanı yarattığını da herkes biliyor, dünya biliyor.

***


Dördüncü paketin önemli unsurlarından biri de meşhur 301’inci maddenin medeni ülkelerdeki gibi her türlü kin ve nefret suçunu kapsayacak hâle getirilmesidir. Bakanlığın önerdiği değişiklikle ilgili bazı “eksiklik” itirazları olsa bile, yeni madde bir “ilerleme” getiriyor.

Bu madde dolayısıyla yaşananları da yine herkes biliyor, Ankara da biliyor.

Pakette, Bakanlar Kurulu üyelerinin içine sinmeyen diğer yeniliklerden biri de “memurun korunması”na ilişkin değişiklik. Mevcut korunma sistemlerinin yarattığı ayrıcalıkları herkes bildiği gibi Ankara’daki herkes de biliyor.

***


AKP kurulduğu günden itibaren kendisini “muhafazakâr demokrat” olarak niteleyen bir siyasi parti. Bu iki sıfatın bir arada yaşamasının zorluğuyla ilgili tartışmalar bir yana, AKP iktidarının ilk döneminde “demokrat damar”ın öne çıkması sayesinde önemli reformlar yapılabilmiş ve bugün dördüncü yargı paketi gibi gerçekten önemli bir dönüşümün sınırına gelinebilmiştir.

Ancak yakın dönem AKP’sinde “muhafazakâr damar” oldukça sık olarak, en çok da Kürt meselesindeki tıkanmalar çerçevesinde kendisini gösteriyor.

Dördüncü yargı paketinde terör suçlarının şiddet unsuru üzerinden netleşmesine itiraz da AKP’deki bu refleksin son örneğidir.

***


AKP, “demokrat damarı” öne çıktıkça gelişmiş, halk desteğini artırmıştır. İktidar çevresindeki yeni siyaset üreticileri, bunu göremedikleri sürece “muhafazakâr” tıkanmaların yolunu açmış oluyor.

“Bana yetecek kadar demokrasi” anlayışının altında “kısmen demokratlık” değil, “sıfır demokratlık” vardır.

AKP’de bunu gören, bilen damar geride kaldıkça hâlen yaşanan tıkanmaların ömrü fena hâlde uzayacaktır.

DİĞER YENİ YAZILAR