İkinci kitap ise “Modern Türk” tanımının tarifini yapıyor. Son olaraksa heybetli, biraz deli ama zalimlerin üzerine giden, kadınlara kötü davrananları cezalandıran Deli Gücükler var...
Polisiye roman gibi
Behçet Cantürk, bir dönemde Türkiye’nin en önemli uyuşturucu kaçakçısı olarak bilinirdi.
Cantürk, Diyarbakır, Liceli’ydi ve kaçakçılığının yanı sıra PKK’yı desteklediği de iddia edilirdi.
1994 yılında bir akşam evine giderken zırhlı aracıyla birlikte ortadan yok oldu. Bir zaman sonra cesedi Sapanca’daki meşhur bölgede bulundu.
Behçet Cantürk 1984 yılında Ankara’da Sıkıyönetim tarafından gözaltına alındıktan sonra MİT’te 45 gün sorgulanıyor.
Gazeteci Ercan Gün’ün yayınladığı “Behçet Cantürk’ün MİT İtirafları” kitabında MİT’te yapılan bu sorgunun tutanakları yer alıyor.
1970’li yıllarda ve 80’lerin başında birçok Türk kaçakçı, uluslararası düzeyde tanınmış kişilerdi.
Behçet Cantürk de onlardan biriydi ve MİT’te alınan ifadesinden anlaşıldığına göre çok fazla şey biliyordu.
Behçet Cantürk’ün, uyuşturucu kaçakçılığına karışmış Kürt kökenli iş adamlarının Susurlukçular tarafından ortadan kaldırılması operasyonu çerçevesinde öldürüldüğü iddia edilmişti, ama bu iddia kanıtlanmamıştı.
Cantürk’ün MİT’te alınan ifadesi, gerçekten de heyecanlı bir polisiye roman gibi okunuyor.
Ama bu roman, diğer romanlar gibi kurgu ürünü değil, gerçek. Gerçekleri anlatıyor ve böylece ülkenin büyük sıkıntılar yaşamasının nedenlerinden bir kısmını gözler önüne seriyor.
Alışılmışın dışında...
Vivet Kanetti’nin son romanı bildik roman kalıplarından oldukça farklı bir yapıya sahip.
Hikâye, 10 kişinin bir televizyon şovunda bir araya gelişi ve konuşmaları üzerine kurulmuş. Arada kimin konuştuğu karışıyor, ama Vivet Kanetti söylemek istediğini gayet güzel anlatıyor.
Kanetti’nin bu son romanının adı, “Bana modern Türk’ün tarifini yapabilir misin Kaan?” Zaten romana konulan isim, on kişinin ve yazarın neyi araştırdığını kısaca söylemiş oluyor.
“Modern Türk”ün dışardan öğrendiğimiz “modernlikle” bir ilişkisi olup olmadığı, cevabı düşünülmeye değer ciddi bir sorudur. Ve tabii bu sorunun cevabını vermek de öyle kolay bir iş değil.
Modern Türk’ün bazen modern olmayan Türk’ten neredeyse hiçbir farkı yoktur ve ikisi arasındaki farkları bulmak da oldukça yorucu bir faaliyettir.
Vivet Kanetti’nin kitabını okurken kimi okurlar bu cevaba yaklaşacaklardır. Ama yazarın uzunca gazetecilik deneyiminin getirdiği anlatım ustalığı, kitabını bu büyük soruların cevabı peşinde koşmak dışında da okunur kılmış.
Deli Gücük görevde
Osmanlı taşrasında bir ara halk masallarında görülmüş, sonra da adı birkaç deyişte kalmış bir “Deli Gücük” var. Bu Deli Gücük’ün “Gücük”ü “güdük”ten de geliyor olabilir, “küçük”ten de. Bunun kesin bir cevabı yok. Ama “Osmanlı Taşrasından Korku ve Dehşet Hikâyeleri”ndeki “Deli Gücükler”in hepsi heybetli, saçının sakalının haliyle biraz köyün delisi, bazen bilgesi ve kargalarıyla birlikte korkutucu kişiler.
Hikâyelerdeki Deli Gücükler, Osmanlı taşrasında yaşayan zalimlerin üzerine gidiyor; kötü kalpli aç gözlüleri, kadınlara kötü davrananları cezalandırıyor. Deli Gücük hikâyelerinin çoğu başarılı çizgi-romanlar olarak işlenmiş. Birkaçı da desenlerle zenginleştirilmiş, az çizgili hikâyeler halinde.
Bütün bu hikâyeler, yazarları ve çizerleriyle Türk çizgi-romancılığının en güzel örnekleri olarak kalacak niteliktedir. Hem çizgi-roman sevenler hem masal sevenler hem de dehşet ve korku hikâyelerine ilgi duyanlar için “Deli Gücük”ü okumak şart.
Şunu da belirtmeden geçmeyelim, günümüzde de Deli Gücük’ler her an, her yerden çıkabilir, o yüzden çok dikkatli olmak gerekir. En çok da karanlık bastığında dikkatli olmak gerekir. Tabii eğer bir suç işlemişseniz, diyelim ki arkadaşınızın eşine göz koymuşsanız...
MİT itirafları, modern Türk ve Deli Gücükler
Bu haftaki ilk kitabımız Behçet Cantürk’ün MİT sorgusunun tutanaklarını bizlere ulaştırıyor...
Haberin Devamı