Başbakan Erdoğan’ın medyaya yönelik üslubu eleştiri ya da tartışma değil “girişme” hâlinde devam ettikçe “toplam zarar” hanesi de büyüyor.
Bu tarzla bütün medyayı hedef alır bir görüntü vermesi, gazeteci sıfatı taşıyan kimselerce asla onaylanamayacağı gibi AKP’liler tarafından da savunulamıyor.
Herhalde “muhtar bile olamaz” manşeti aklına geldikçe kendisini tutamıyor Başbakan.
Gazeteciler ve köşe yazarları gibi başbakanların da üslup ve ölçü ve de hakkaniyet gibi kavramlar çerçevesinde bir sorumluluk alanları vardır.
Erdoğan da aklı başında herkes ve gazetecilik mesleğini önemseyen gazetecilerin istediği gibi bir medya istiyorsa, şu andaki tarzıyla bunu zorlaştırıyor.
Ülkenin en güçlü siyasi kişisinin tepkisinden çekinenlerin anlamlı anlamsız “otosansür” tercihleri kuşkusuz gazetecilik ruhunun en ciddi hastalıklarından birisidir. Ancak bu çekinme hâli, “gazetecilik yapmamak” için de neredeyse genel bir bahaneye dönüşüyor.
Başbakan’ın medyaya yönelik tavrının başka bir zararı da giderek medyanın kendi işlev ve görevi ve de “etiği” ile ilgili olarak iç tartışma yapma imkânının kalmamasıdır. Başbakan’ın sert eleştirdiği bir yazarın düşüncesini, üslubunu ya da meslek ilkelerine aykırı tavrını eleştirecek olan da, “yandaş” sıfatı yememek için susacaktır...
Başbakan arada olunca meslek ilkelerini ve standartlarını savunmak bile zorlaşıyor.
Kapalı kapılar arkasında ya da telefon ahizelerinde benzer suçlamalara hedef olmuş medya bu kez kalabalıklar önünde suçlanınca “şüyuu vukuundan beter” hâli de ortaya çıkıyor, medya içindeki hoşa gitmeyen her icraatta Erdoğan’ın “parmağı” aranıyor.
Başbakan’ın medyayla kavga tarzının mukadder bir önemli sonucu da şudur: Kuvvetli siyasiler medyayla kapıştıkları zaman, genel algı “bazı işlerin iyi gitmediği, savaşın bu yüzden başladığı“ şeklinde ortaya çıkar. “Başbakan neden medyaya bu kadar saldırıyor” sorusuna sokaktaki insan “herhalde bazı sıkıntılar var, Başbakan da bu yüzden geriliyor ve medyayı kontrol altında tutmaya çalışıyor” diye cevap vermeye başlar. Bu durum da “şüyuu vukuundan beter” olacak başka hâllerin tetikçisidir.
Siyasetçi medyayı sevmez, medya siyasetçiye “bir gün o da gidecek” gözüyle bakar, ama ne zaman ki her ikisi de işlerini tam yapabilme imkânını gereğince değerlendirirler, demokrasi de sadece o zaman demokrasi olur.