Kürt meselesinde ve terörde uzun süredir asayişçi ve askeri dil öne çıkmış durumda. PKK saldırıları, şehit cenazeleriyle siyasi hamleler yapılması güç bir ortam oluştu.
Fakat esas olarak en sıkıntılı, en sıkışık ortamlarda bile siyaset üretmek mümkündür.
Nitekim PKK ile görüşülebileceği işareti, hatta Öcalan’ın da silahların susmasına katkısı olabileceği ifadeleriyle siyaset geri döndü.
PKK ile görüşmelere ve Öcalan’ın devrede olmasına milliyetçi-muhafazakâr-devletçi siyasetler başından beri karşı.
Ve karşı olduklarını da bir kez daha açıkladılar.
Bu görüşmelerin içeriği ya da katkısıyla ilgili olarak baştan bir kanaat belirtmek kuşkusuz mümkün değildir. Ama herkesin bildiği gerçek şudur: Benzer sorunlarla karşılaşmış ve bu sorunu silahları susturarak çözmüş bütün ülkeler, bu gibi “gizli” görüşmelerde bulunma yoluna gitmiştir.
Amaç önce silahların susması, sonra tümüyle gömülmesidir.
PKK’daki bazı unsurlar, her şeye rağmen silahlı mücadeleye devam edebilirler, ama önemli olan ana gövdenin barış sürecinde yer almasıdır.
Hükümetten gelen bu kuvvetli hamlenin ardından, BDP için de siyaset yolu açılmış oluyor.
BDP ve Kürt siyasetlerinden gelecek ilk hamle de PKK’nın ateşkes ilan ederek çekilmesini sağlamaktır.
Görüşme kısmı da, ateşkes sağlama kısmı da bir açıdan Oslo’da kaybedilmiş güven ortamının sağlanması için ilk adımlar, “askeri çerçeve”den çıkılması için ilk hamlelerdir.
Meselenin bütünü, Türkiye’nin bütününün demokratikleşmesinin en önemli parçası olarak ortada duruyor.
Siyasetin “askeri tıkanma”nın üstesinden gelerek meseleyi gerçek mecrasında yürütme görevi de ortada duruyor.
Başbakan’ın Meclis’in açılışıyla birlikte CHP’yi de siyasi sürece katma girişiminde bulunacaklarını açıklaması siyasi hamlelerin devam edeceğinin işareti olarak görülmelidir.
Türk halkı silahların susmasını istiyor, eğer CHP bu sürece katkıda bulunmak yerine köstek olma politikasına devam ederse kendisini bütün demokrasi sürecinin de dışına çekmiş olur ki bu tercih, CHP açısından “ülkenin geleceğinde ben yokum” diye okunur.
Sadece AKP ve hükümeti için değil, CHP için de BDP için de kendi siyasi varlıkları bakımından belirleyici olacak bir dönem başlıyor.