Hükümet kurulması için 45 günlük süre 23 Ağustos’ta sona eriyor. Bugünden itibaren 16 gün kalıyor.
Davutoğlu ile Kılıçdaroğlu’nun görüşme günü 10 Ağustos pazartesi olduğuna göre, gerçekte kalan süre sadece 13 gündür.
Bu 13 gün içinde ortaya en azından bir “protokol” çıkması gerekiyor. Bu protokolün yazılı olan kısmında yer almayacak ama iki genel başkanın üzerinde anlaşmaları gereken iki konu da bellidir.
Biri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi tartışma konusu olmaması, diğeri de dört eski Ak Partili bakanla ilgili soruşturmaya CHP’nin destek vermemesidir.
Bu iki konuda da CHP Genel Başkanı’nın ‘evet’ demesi ve buna uygun davranmasını parti yönetiminin kabul etmesi de zor görünmektedir.
CHP, bu iki konuda tavır değişikliğini, bugüne kadar yürütülen hattın inkarı ve bir şekilde Ak Parti’ye “boyun eğme” olarak göreceği için buna onay vermesi ihtimal dahilinde görünmemektedir.
Velev ki her şeye rağmen bir Ak Parti - CHP koalisyon hükümeti ortayı çıktı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bakanlar Kurulu’nu toplantıya çağırdığında, bu çağrıya CHP’li bakanlar uymayacak ve tiyatro bu noktada sona erecektir.
23 Ağustos gününe kadar bir koalisyon hükümeti oluşarak Cumhurbaşkanı’na sunulamadığı takdirde de erken seçim takvimi kendiliğinden çalışmaya başlayacaktır.
İbre bunun için halen kasım sonunda durmaktadır, Yüksek Seçim Kurulu, kendi çalışmaları dolayısıyla bu tarihin biraz daha ileri alınmasını isterse bir ‘kış seçimi’ kaçınılmaz olmaktadır.
Seçim tarihinin bahara doğru itilmesi ise yeni anayasal tartışmalar ortaya çıkarabilir. Meclis kararıyla seçim bahara ertelense de, Türkiye 7 Haziran’dan itibaren 9-10 ay istifa etmiş bir hükümetle yönetileceği için de başka sorunlar çıkacaktır.
Bütün bunlar gösteriyor ki, Yüksek Seçim Kurulu’nu zorlayarak en geç Ekim ayı sonunda bir seçim yapılması en makul çözümdür.
Seçimi Ekim sonunda yapabilmek için de, 45 günlük süreyi sonuna kadar kullanmadan erken seçim kararı almak ve halkı oyalamamak doğru yol görünüyor.