Çok partili sisteme geçişten sonra, ikinci kez devlet ve siyaset yeni bir yapıya geçecek.
Bu geçişin ciddi arızalara yol açmaması için devletteki ve siyasetteki değişimlerin uyumlu ve eş zamanlı olması gerekiyor.
Ancak şu andaki sorun, iktidar partisinin ve geniş anlamıyla hükümetin ciddi yorgunluk belirtileri göstermesidir.
Ak Parti, doğum koşullarında müesses nizamın ağır kuşkularıyla karşılaştı.
Bunları aşabilmesi de liberal ve demokrat hareketlerle kurduğu doğal ittifaklarla mümkün oldu.
Ak Parti’nin kurucu kadrosu, demokrasinin bir araç değil gerçek bir amaç olduğu noktasına gelirken bu ittifaklarla her türlü çelmenin üstesinden geldi.
Cumhurbaşkanını halkın seçmesini kabul eden referandum da yargının değişimini amaçlayan referandum da büyük destekler sağladı.
Ak Parti, demokrasi mücadelesini vermiş olan kurucu kadrodan feragat ederken muhtelif yol arkadaşlarından da feragat etti.
Dünyaya açılmayı sağlayan yol arkadaşlarına ihtiyacı kalmadığına karar vermek, halkın yarısının desteğini alan bir siyasi parti için kolay göründü.
Ak Parti, devlet ve partideki değişim için seçtiği yeni ittifakla, MHP’nin en dar ufkuyla ne kadar gidebileceğinin hesabını yapmaya başlamış olmalıdır.
16 Nisan referandumu bu ittifakın ucunu gösterdiği gibi Ak Parti’nin yaşadığı yorgunluğu ortaya koymuştur.
“Yeni Atılım Dönemi” sloganının içinin nasıl olacağını referandumda evet diyenler de yakından izleyecektir.
Geçen iki yılın ağır çatışma ve kavgaları sadece Ak Parti’yi ve referandumda hayır diyenleri değil, evet diyenleri de yormuştur.
Bu yorgunluktan kurtulmak için de zorunlu şart halkın taleplerini iyi okumak ve buna uygun politikalar geliştirmektir.
Aslında Ak Parti için de talihsizlik, referandumun bile bir iktidar alternatifi, demokratik bir yarış imkanı yaratamamış olmasıdır.
Rakipsiz olmak, iktidara talip bir kuvvet olmaması Ak Parti’nin yorgunluktan kurtulmasına engelden başka bir şey değildir.