Hrant sınavında çakanlar

Haberin Devamı



Önce kazanan: Adına ister Ergenekon deyin, ister derin devlet, ister öz devlet, ister sadece devlet deyin, “o” kazandı. Hem de yüzde yüz kazandı. Hrant Dink’i “bertaraf etme” operasyonunu sıfır zayiatla atlattığı gibi, bu operasyonu başlatanların şu anda Ergenekon sanıkları arasında bulunan asker ve sivil kişiler olduğunu unutturdu, faturanın da hükümete çıkmasını sağladı.

Ergenekon’un akıllı ya da budala ‘avukatları’ zil çalıp oynuyor, faturanın hükümete kesilmesini kutluyor. Onlar için böyle bir cinayetin aydınlanması önemli değildir; soruşturma, operasyonu başlatan yapıya kadar ulaşamamış üstelik de hükümetin beceriksizlik hanesine yazılmıştır.

***


Dink davası sınavında çakanlardan biri, bir gece önce “biz yürütme olarak her şeyi yaptık” diyen Başbakan Erdoğan’dır.

Erdoğan, bu cinayete çeşitli şekillerde bulaşmış ya da en azından bilgi sahibi olan kamu görevlilerinin hiçbirinin ifade vermesinin bile sağlanamadığını unuttu ya da kendisine yanlış bilgi veriliyor.

Bu dava, bundan önceki siyasi cinayetlerin aydınlanması için, bundan sonra bir daha işlenmemesi için bir milat olabilirdi. Olamadı. “Ülkenin bölünmesini ve irticanın eline düşmesini önlemek için” cinayet işlenebileceğini düşünenler kazandı.

Başbakan Erdoğan, mahkeme kararının ardından, “elimizden gelen bu kadar” tavrı içine girerek zaten yenilgiyi kabul etmiş olduğu görüntüsünü verdi.

Durumu Ergenekon ‘avukatlarının’ zafer çığlıklarından bile görebileceği halde, görmedi.

***


Dink davası sınavının medyada da bir çakanı var. Mahkeme kararının açıklandığı günün ertesi günü, Hürriyet’in birinci sayfasının yarısından fazlasını Denktaş’ın cenaze töreni kaplıyordu. Gazetenin yöneticisi olan üç arkadaşımızın Denktaş’a saygı duruşu fotoğrafı da bu haberde yer alıyordu. Denktaş’ın meşhur Kıbrıs’a dönüşü Hürriyet Gazetesi’nin eseri olduğu için bu şekilde katılım gerekli görülmüş olabilir. Herhalde bir önceki yayın yönetmeninin hiç tanımadığı bir kralın cenazesine katıldığında saygı duruşunda bulunurken çekilmiş fotoğrafını basmasına özenmemişlerdir.

Hürriyet’in ilk baskılarında daha da küçük verilen Hrant Dink haberi sonraki baskılarda; anlaşıldığı kadarıyla diğer gazeteler görüldükten sonra, biraz daha büyütülmüş. Köşe yazılarındaysa sadece Taha Akyol’un yazısının altındaki “yarın yazacağız” notuyla olaya değiniliyor.

***


Başyazar Ertuğrul Özkök’ün “duyarlılık dünyasında” bu cinayet Lady Gaga’dan sonra geliyor olabilir; belki de kötü anılar uyandırıyordur, konuya değinmemeyi tercih etmiştir. Bakarsınız bir gün bir “samimiyet buhranı” ile anlatır, belki de Hrant’ın mezarına gidip içini döker.

Sedat Ergin için bu olaydan daha önemli konu Irak’taki iktidar savaşıdır. Yalçın Doğan için ise bu cinayet, başka bir konunun içinde geçen bir cümle kadar önemlidir. Sedat ve Yalçın’ın böyle bir meseleye uzak durmalarının “gazete haberi küçük görüyor” ya da “Ertuğrul alınır” gibi gerekçeleri olabileceğine inanamayız.

Hrant Dink cinayeti dolayısıyla akıllı ya da budala “ulusalcıların” ülkelerinin geleceğine ilişkin kafa yormamalarının ya da en azından insani bir refleks sahibi olmamalarının şaşılacak bir yanı yok. Ama Başbakan’ın yaklaşımına ve mesleğin doğal icabı olan duyarlılığı gösterememiş gazetecilere şaşırmamak elde değil.

DİĞER YENİ YAZILAR