Fransa’da inkâr yasasıyla ilgili ilk girişimler başladığı sırada Hrant Dink henüz öldürülmemişti. O sırada Hrant ile yapılmış bir konuşma birkaç gün önce elime geçti.
Hrant’ın neden öldürüldüğünü merak edenler, insani “empati”nin ne olduğunu merak edenler için:
- “Hasta iki toplumuz biz. Türkler ve Ermeniler. Birbirlerine yönelik ilişkilerinde. Ermeniler büyük bir travma yaşıyor Türklere yönelik. Türkler ise Ermenilere yönelik büyük bir paranoya yaşıyor. İkimiz de klinik vakalarız. Tam klinik vakalarız.
Kim tedavi edecek bizi? Fransız Senatosu’nun kararı mı? Amerikan Senatosu’nun kararı mı? Kim reçeteyi verecek; kim bizim doktorumuz?
Ermeniler Türklerin doktoru. Türkler de Ermenilerin doktoru. Onun dışında doktor, ilaç, hekim mekim yok. Diyalog tek reçete, doktor da birbirlerinin doktoru. Bunun dışında bir çözüm yok. Yok ve yok.
- Ben açık konuşayım. Yaz buraya; sesleniyorum Ermenilere. Şunun için sesleniyorum: 1915’e takılıp kalmayın, kendinizi 1915’e bağlamayın, kendinizi dünyadaki insanların bu soykırımı kabul edip etmemesine zincirlemeyin. Bu tarihsel bir acımızdır. Biz yaşadık, atalarımız yaşadı. Anadolu’da hoş bir laf vardır. Ve biz Anadolu insanıyız. Acıyı onurla sırtlayıp taşımak. Yaygara yapmadan patırtıya vermeden sırtlar, taşırsın. Dünyaya diyorum ki, insanlığa; dünya insanı senin Ermeni soykırımını tanımış olman ya da tanımamış olman benim için beş para ifade etmez. Ermeniler Türkleri öldürmediler mi? Öldürdüler. 1918’li yıllarda Ruslar 15’ten sonra 18’li yıllarda Ruslar yukarıdan tekrar gelirken intikam dediğimiz kavram ne ise lanet ediyorum o kavrama zaten. Oldu bunlar.
- Türklere diyorum ki: Ermeniler niye bu kadar çok ısrar ediyor diye bu soruyu sorun, bunun üzerinde durun. Biraz bunun üzerine empati yapın. O zaman belki onların bu duruşunda biraz onur görebileceksiniz.
Ermenilere de diyorum ki: Türklerin ‘hayır bu bir soykırım değildir’ sözünün üzerinde de bir onur görmeye çalışın. Bir onurlu duruş bulmaya çalışın. Nedir o onurlu duruş? ‘Bir Türk olarak ben soykırıma karşıyım, ırkçılığa karşıyım. Soykırım Allah‘ın belası bir şey, dolayısıyla benim atalarım böyle bir şey yapamaz, çünkü ben yapmam.’ Dolayısıyla burada bir onurlu duruş vardır.
- Bir gün şu telefonum benim çaldı. Sivas’ın bilmem ne köyünden yaşlı bir amca. ‘Oğul’ dedi ‘seni söylediler, seni buldum ben’ dedi. ‘Buraya yaşlı bir kadın geldi Fransa’dan. Bir 10 gün buralarda kaldı. Dolandı durdu, sonra Allah’ın rahmetine kavuştu biz de aldık onu gömdük. Duamızı ettik, namazımızı kıldık, gömdük. Ama öğrendik ki bu herhalde sizlerdendir. Ve seni söylediler ben de seni buldum, bir bak araştır. Adı soyadı şudur, kimlerdendir. Varsa eşi, dostu, akrabası, oğlu, kızı buyursunlar biz burada onlara yardımcı oluruz. Eğer cenazeyi alıp götürmek isterlerse biz gömdük ama eğer isterlerse alıp götürürler.’
‘Peki amca ben bakarım’ dedim. Sivaslı bir Efe ağabeyim var benim. Hemen ona açtım, adı soyadı şu. ‘Oğul’ dedi ‘senin karşı kaldırıma geç, orada ufak bir kunduracı var; git onlara sor, onlar bilir’ dedi. Gittim sordum ‘böyle birini tanır mısınız’ dedim. Döndü bana ‘o benim anam’ dedi. Dedim ‘senin anan nerede?’ ‘Fransa’da yaşıyor.’ Dedim, ‘Türkiye’ye gelir mi?’ ‘Abi dedi ‘Türkiye’ye gelir ama İstanbul’a bize ya uğrar ya uğramaz, bizim memlekete, Sivas’a gider, doğduğu yere; bir 15 gününü orada köylülerle geçirir sonra dönüşte bana ya uğrar ya uğramaz, gider.’
Böyle böyle dedim. Hüngür hüngür ağladı tabii. Neyse yolladım, dedim ‘gidin.’ Gittiler. Ertesi gün kızkardeşi telefon açtı. ‘Abi geldik. Doğruymuş, anamdır bulduk.’
Peki getiriyor musunuz dedim. ‘Abi ben getireceğim de burada yaşlı bir amca var geldi kulağıma dedi ki...’ Başladı ağlamaya. Yahu kızım ne ağlıyorsun, ne oldu? Panikledim bir şey mi var. Yaşlı amca aldı. Amca ne yaptın? Oğul hiçbir şey yapmadım. Ona dedim ki kızım; anandır, hakkındır, alırsın gidersin, sen bilirsin. Ama bana sorarsan bırak ‘su çatlağını buldu,’ kalsın. Bu cümle beni mahvetti. Ben de oturdum ağladım. Su çatlağını buldu. O ne laf yarabbi. O ne edebiyat, o ne dervişlik, o ne Anadolu insanının cümlelerle sayfalarla anlatılamayacak özdeyişi bu. Geliyor, kendi çatlağını su buluyor.”
Hrant ne demiş?
Haberin Devamı