Dün yine şehit haberleri aldık, ocaklara ateş düştü, bütün ülkenin içi yandı. Herhalde her aklıselim sahibi vatandaş aynı soruyu soruyordur: Bu ne kadar devam edecek, bunu kim durduracak?
Barışın kıyısında dolaşırken IŞİD kılıklı bir Azrail ve kim oldukları hala belirsiz katiller yangını çıkardılar ve kimse bu yangına suyla koşmadı.
Herkes bir tarafından az ya da çok benzin döktü, her dökülen benzinin arkası daha çok benzin oldu.
Yangın sadece provokatörlerin bombaları ve silahlarıyla büyümedi, sorumsuz ve şuursuz laflarla, hangi oyunu oynadığı belirsiz şahısların konuşmalarıyla yayıldı.
Yangının daha da yayılmaması için, durdurulamaz hale gelmemesi için birilerinin harekete geçmesinin zamanı da çoktan geldi.
Burada da, hangi saldırılar ve baskılar altında olurlarsa olsunlar HDP’ye, HDP’lilere önemli bir sorumluluk düşüyor.
HDP, PKK’nın askere ve polise saldırılarını hemen durdurmasını, “çatışmasızlık” konumuna geçmesini istemek zorundadır.
Gelinen noktada, “kim başlattı” sorusunun da bir anlamı kalmamıştır, “kimin provokasyonuna düştük” sorusunun da bir anlamı kalmamıştır.
Öncelik dökülen kanların durdurulması ve siyasetin, barış talep eden, hiç kimsenin kanının dökülmemesini isteyen siyasetin öne çıkmasındadır.
HDP, eğer bunun için Abdullah Öcalan’ın desteğini istiyorsa, bekliyorsa, bunu kim sağlayacaksa sağlamalı ve burada bir nokta konulmalıdır.
Suruç katliamını gerçekten IŞİD mi yaptı, yoksa IŞİD görünümlü başka bir kuvvet mi yaptı? Sonra konuşuruz, araştırırız. Ceylanpınar’da iki polisi PKK’lılar mı öldürdü, yoksa onların söyledikleri gibi başka bir örgüt mü öldürdü? Sonra konuşuruz, araştırırız.
Şu anda mesele bütün ellerin tetiklerden çekilmesidir ve bunun için herkesin üzerine düşeni yapmasıdır.
HDP şu anda, hem rakibinden hem hakemden yumruk yiyen boksör durumundadır. 80 milletvekili ile Meclis’e gelmiş bir siyasi parti pozisyonuna tutunmakta zorlanmaktadır.
Türk halkı önce gençlerine, sonra askerlerine ve polislerine ağladı, bütün dökülen kanlar için öfkelendi ve şimdi bombardımanları destekliyor. Ama Türk halkı esas olarak iradesini barıştan yana koymuştur ve her ışık gördüğünde desteğini göstermiştir.