Proje, yüzde onun üzerinde oy desteğine sahip bir “Türkiye partisi”nin barış ve demokrasi sürecinde daha etkili olacağı fikrine dayanıyordu. HDP bu hedefle oluşturuldu, cumhurbaşkanı seçimi öncesinde amaçlanan kimliğe çok yaklaşan bir noktaya ulaşıldı.
Barış süreci iki taraflı bir siyasi irade olduğu zaman ilerleyebilir, amacına ulaşabilir. Tek taraflı bir siyasi irade halinde, bu siyasi irade ne kadar güçlü olursa olsun süreç topal kalır, eski sistemin bütün unsurları da yaşamaya devam eder.
Barış sürecinde siyasi iradenin bir tarafının halen Abdullah Öcalan temsil etmektedir ve en başta ortaya çıkan genel yol haritasının dışına çıkmamaktadır.
Kobane eylemlerindeki 40 ölüm, Bingöl’de emniyet müdürüne suikast, izindeki üç askerin öldürülmesi, astsubayın çarşıda öldürülmesi barış sürecini karartan olaylar olmuştur.
Kobane eylemlerinin sahneye konulma şekli de, diğer ölümler de, ne kadar soru işareti getirirse getirsin barış hattını zehirlemektedir.
Daha önce barış sürecini kuvvetli bir şekilde destekleyen çevreler, daha çok “liberal” kelimesiyle anılan yazarlar, Tayyip Erdoğan ile aralarındaki mesafe açıldıkça barış sürecine de inançsızlık ifade etmeye başlamışlardır.
“Barış süreci AKP’siz Erdoğan’sız olur mu” diye özetlenebilecek bir soru gerçeklerden en uzak haliyle oraya atılmakta ve bulunan “devlet ve seküler güçler” gibi yine gerçeklerden kopuk bir cevap olmaktadır.
“Devlet” diye ifade edilen kuvvet barış sürecine ve demokratik sürece karşıdır, bu yöndeki her gelişmenin ülkenin adım adım bölünmesine yol açtığı kanaatiyle hareket etmektedir.
Tayyip Erdoğan fobisi ve AKP karşıtlığı Kürt siyasetinde de bir tür “Kemalist refleks” olarak otaya çıkmakta, sonuç “Erdoğan’la birlikte çözüm olacağına hiç olmasın” noktasına kadar varmaktadır.
Bu tavır önce Abdullah Öcalan’a akıl öğretmekle başlamış, şimdi İmralı ile Kandil arasında bir “kopma” umuduna kadar gelmiştir.
Barış sürecinin başından beri, her boşluk durumunda, bu boşluğun barış karşıtı kuvvetler tarafından doldurulması tekrar tekrar yaşanmaktadır.
Her boşlukta yaratılan sıkıntılı ortamlar da yeni kesintilerin ortaya çıkmasıyla amaçlarına bir ölçüde ulaşmaktadır. Bunların amacı her durumda müzakerelerin kesilmesi olduğuna göre, bunun cevabı da her şeye rağmen müzakerelerin devamından başka bir şey olamaz.