Referandum kampanyaları heyecan yaratacak bir noktaya gelmedi. MHP’deki çatışmalar dışında Ak Parti’de CHP’de de nisbeten sakin bir hava var.
Avrupa ile yaşanan çatışmaların da iç siyasete fazla bir heyecan kattığı görülmüyor. Bu sükûnetin bir nedeninin kararsızların oranının yüksekliği olduğu söylenebilir.
Kararını vermemiş olan yaklaşık 6-7 milyonluk bir seçmen kitlesinin gerçekten kararsız olup olmadığını söylemek de kolay değil.
16 Nisan’da oy verecek olanların kararında “17 Nisan’da ne olabilir” sorusunun cevabı kuşkusuz halen önemlidir.
Evet çıkması halinde, Ak Parti yönetiminin bunu bütün politikalarına destek olarak algılayacağı bellidir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “vatana ihanet” dahil kullandığı bütün temalarda bunu belirtmektedir.
Evet’in ardından yeni yapılanma sürecinde temel politikalar aynı şekilde devam edecektir. Bunlarda revizyon ihtimali de esas olarak iç değil dış etkenlere bağlı olacaktır.
Hayır çıkması halinde, Erdoğan ve Ak Parti’nin yerine ülkeyi yönetmeye aday siyasi bir kuvveti kimse gösteremiyor. CHP kendini bile gösteremiyor, iktidara aday olduğunu söyleyemiyor.
Uç senaryolara göre, eğer hayır çıkar ve erken seçime gidilirse iktidarın birinci adayı açık ara yine Ak Parti’dir.
Bunca gerilimin içinde toplumdan alternatif bir iktidar ihtimali çıkmamıştır.
Hayır çıksa bile, erken seçime gitmenin siyasi dengelerde bir değişiklik yaratma ihtimali çok düşük olduğuna göre, seçim de zaman kaybı olarak görülecektir.
Ak Parti’nin hayır’ı, bazı politikalarında değişiklik talebi olarak görmesi durumunda ise yeni bir siyasi süreçten bahsedebiliriz.
Türkiye’yi ikinci cumhuriyete götürecek kadronun yenilenmesi ve son dört yılın yaralarının sarılmasına başlanması kuşkusuz evet’çileri de hayır’cıları da memnun edecektir.
Bu süreçte dış dinamiklerin rolünü tam olarak kestirmek mümkün değil. Ama burada da beklenecek olan bir yenilenme, herkesin kendi pozisyonuna yerleşmesidir.