Hapishaneden mektup (1)

Haberin Devamı

Geçtiğimiz yılın sonunda gelen okur mektuplarından ikisi hapishanelerden gönderilmişti. Biri Silivri’den, diğeri Diyarbakır’dan.

Bu mektupları, içindeki kişisel eleştirilere de cevap vermeden yayınlıyorum.

Birinci mektup Silivri’den, emekli subay Zekeriya Öztürk’ten:

“Okay Gönensin Bey,

Sabırla 11 ay bekledim. Bu süre içerisinde 13. Ağır Ceza Mahkemesi / Silivri-İstanbul vasıtası ile tüm delillerin toplanmasını talep ettim ve tüm deliller toplandı. Toplanan veya mahkemece istenerek gelen yazılar bin sayfanın üzerindedir.

Bunun yanı sıra, 13 Ağır Ceza Mahkemesi vasıtası ile kendi hakkımda suç duyurusunda bulundum. Her ikisinin sonucunda kovuşturmaya yer yoktur kararı verildi hakkımda. Üstelik, ilgili Cumhuriyet Savcılıkları bu kararları verirken şahsımı ‘mağdur’, MİT Müsteşarlığı’nı ‘şüpheli’ ve ‘suç’ konusunu da ‘iftira’ olarak tespit ettiler bu kararlarda.

Konu ne diyorsunuz elbette. Sizin, 02 Şubat 2011 tarihinde ‘Edebiyatından önce kendisine bakmak’ başlıklı yazınızda değindiğiniz ‘Başbakan’a Suikast Yapılacak’ ihbar-iddia yazısı.

Siz elbette yazının içeriği hakkında bilgi sahibi olarak yazmışsınızdır yazınızı. Yoksa, bilgi sahibi olmadan mı yazdınız? Bilemiyorum. Ancak sonuçta siz o yazıyı ‘somutlaşmış’ gibi yazdığınızda, benim ismim üzerinden konu, gazete ve televizyonlarda haber oluyor. Tartışma konusu haline getiriliyor. Yazınızda ismimi vermemenizin de hiçbir önemi kalmıyordu.

‘Şahsi mahkemeniz’ karar vermiş ve o yazıyı yazmıştı.

Bu yazıyı sizi inandırmak için yazıyorum.

Oysa ne kadar kötü bir şey; dört yıldır tutuklu olan biri hakkında yargılaması devam ederken yeni ortaya çıkan bir ihbar-iddia üzerinden, kesin ve net sonuç almadan infaz yapmak-yazmak.

Siz haksızlığa uğrayanı değil, makam ve mevki kademelerini; ‘seçim sürecinde’ desteklemek, itibar kazandırmak, mağduriyet üzerinden yüceltmek görevi üstlendiniz. Size uygun olan buydu demek ki...

Unutmadan söyleyeyim, gelen cevabi yazıların içerisinde benim adımın geçtiği ve Başbakan’a suikast yapacağımı-yaptıracağımı belirten tek bir bilgi yoktur.

Sonuç; bu durumum sizin için utanç olabilir mi? Makam ve mevki kademelerini yüceltmek, oralara hizmet etmek için ‘köşe yazmak’ kişiye çıkar ve avantaj sağlar mı? Haksızlığa uğrayanı ‘infaz’ etmek ‘tetikçi’ yazar yapar mı insanı? Böyle davranmak insanı ‘önemli ve erdemli’ yapar mı? Böyle davrananların, ‘kamuya’ açık bir alanı (yazı köşesi) mevki ve makamlara ‘yaranmak’ için kullanması, kişinin tecrübesi ve meslek bilgisi ile ahlak değerleri arasında nereye konabilir?

Bunların cevabını ben sizden istemiyorum elbette. Sonuç itibariyle merak ettiğim hususlar sadece yaşınız itibariyle siz cevapları elbette daha iyi bilirsiniz.

Gayretli çalışmalarınızda başarı dileklerimle.”

Mehmet Z. ÖZTÜRK

1 No’lu F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu F-1 Silivri/İstanbul

DİĞER YENİ YAZILAR