Hangi mantığa sığar

Can Dündar ile Erdem Gül hakkındaki iddianame hazırlandı. Her ikisi için de hem ağırlaştırılmış müebbet hem de müebbet hapis cezaları isteniyor.

Bunun hangi mantığa sığacağının açıklamasını yapabilen varsa beri gelsin.

Daha önce defalarca yayınlanmış, üzerinde yüzlerce yorum yapılmış, içerde ve dışarıda bol bol tartışılmış bir haberin tekrarı yüzünden bu cezaların istenmesini açıklayabilecek hukukçu da zor bulunur.

Söz konusu haberin siyasi amaçlı olduğu savunulabilir, ama “siyasi amaç” diye bir suç da yoktur. Burada olsa olsa bir gazetecilik tartışması yapılır.

Ülkeye kötülük yaptığına inandığımız her faaliyete “vatana ihanet” suçlaması yapmak aşırı bir alışkanlık haline geldi.

Ama “ülkeye kötülük” kavramı üzerinde biraz düşünebilirsek, iki gazeteciye bir haber dolayısıyla ağırlaştırılmış müebbet, yani eskinin idamı ve müebbet istenmesinin ülkeye gerçek bir kötülük olduğunu görebiliriz.

Nitekim, bu haberle ilgili tartışmalarda Batı medyası bunu Ankara’nın ciddi rahatsızlığının kanıtı olarak görmüştür. Bu da “IŞİD’e destek” suçlamalarının bir hanesi olarak yazılmıştır.

Haberin Devamı

İşte bu yüzden, bu dava ve tutuklamalar hem ülkeye, hem Hükümete gerçek kötülüktür.

Bunun bilincinde olmayan ve durumdan vazife çıkarmakta acele eden ve yarışanların yol açtıkları başka zararlar da konuşulmalıdır.

Şu anda bu “kötülük” halinden dönmenin yolu var. Önce hakim iddianameyi reddeder, sonra da Dündar ve Gül’ü tahliye eder.

Bunu da muhalif çevrelerin “direndik kazandık” diye yorumlamasını önemsememek, ülkeye yapılmış bir kötülükten, bir hukuk yanlışından zamanında dönülmesi olarak görmek doğrusudur.

Basın ve ifade özgürlüğüyle ilgili eleştiri ve suçlamalarda, Can Dündar ve Erdem Gül’ün durumu birinci unsur haline gelmişse, önce giderilmesi gereken de budur.

Bu meselede yargının durumu da, tam bir “geliyor ezelden gidiyor ebede aynı şekilde” halidir. Tek parti döneminin ruhundan kurtulamamış bir yargı nereye gidilebileceğini önce hukukçular kendilerine sorsun.

DİĞER YENİ YAZILAR