Yıl 1994, aylardan mart. Başbakan Tansu Çiller, Genelkurmay Başkanı, daha sonra Çiller’in DYP’sinden milletvekili olacak Doğan Güreş. Şırnak’ın bir köyünde 38 köylü öldürülüyor.
Yine 30’lu rakamlar; Orgeneral Muğlalı, Van Özalp’te 33 Kürt köylüsünü kurşuna dizdirtmişti, Uludere-Roboski’de de 34 genç öldürülmüştü.
Şırnak olayından sonra askeri yetkililer 38 kişinin PKK tarafından öldürüldüğünü “açıklıyor”, Başbakan, bakanlar vesair zevat buna uygun beyanatlar veriyor. Katillerden bunun hesabı sorulacak deniyor, malum kınamalar ve hamasetle olay kapatılıyor. Basın da bu açıklamaları doğru kabul ederek yayın yapıyor.
Ama hayatlarını kaybeden 38 köylünün yakınları aynı fikirde değildir. Mahkemeden mahkemeye gidiyorlar, bütün karartma ve engelleme çabalarına karşı yılmıyorlar.
Sonunda iş Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde bitiyor, 38 köylü PKK saldırısında değil, hava kuvvetlerinin bombardımanı sonucu ölmüşlerdir.
Önce o gün o bölgede uçuş olmadığını savunan Genelkurmay da daha sonra o bölgede uçuş olduğunu kabul ediyor.
Meclis komisyon kurmalı
Olay yaklaşık 20 yıl önce olmuştur, hakikatin ortaya çıkması 20 yıl almıştır, ama sonunda ortaya çıkmıştır.
Sadece bu olay bile “gerçek” bir “hakikatler komisyonu”nun kurulmasının şart olduğunu gösteriyor.
1994 Şırnak bombardımanının “tekil” bir olay olmadığına inanmak için bugüne kadar ortaya çok fazla kanıt, bilgi, belge döküldü. Bu olayların büyük çoğunluğu da askerler sustuğu ve yargı bir şekilde “söndürme” gayreti içinde olduğu için aydınlanamıyor.
Meclis’te, amacı durumu idare etmek değil bütün hakikatlerin ortaya dökülmesini sağlamak olan bir komisyon kurulmalı ve bu komisyona her olayla ilgisi olan siyasetçiler, sivil yetkililer çağırılmalıdır. Askeri yetkililerin, hakikatlerin ortaya çıkması yolunda “işbirliği” yapmalarını da ancak kuvvetli bir siyasi irade sağlayabilir. Bu mümkün müdür? Belki mümkün olabilir, eğer siyasi iradeye kuvvetli bir toplumsal irade katılabilirse.
Hakikatler komisyonunun, gerçek anlamda temizlemesi gereken çok fazla kan lekesi var ve kimsenin bu lekeleri bir sonraki kuşağın vicdanına taşımaya hakkı yok.
Hakikatler
Haberin Devamı