Avrupa ile kriz şu anda esas olarak Hollanda noktasında tutuluyor. Ama krizin Avrupa ile olduğunu hepimiz biliyoruz.
Hollanda’ya karşı ilan edilen “siyasi” yaptırımların önemli bir etkisi olmadığını Hollanda başbakanı da söyledi.
Rahatsız edecek her yaptırım ise sadece Hollanda’yı değil, Türk halkını da ekonomisini de etkileyebilir. Ankara şu anda elinde bulunan en etkili silah olarak Suriyeli göçmenleri de gündeme getirmiş durumdadır.
Türkiye’de bulunan Suriyeli göçmenler meselesi bütün Avrupa için bir kâbus olmaya devam etmektedir.
Avrupa yaklaşık 2.5 milyon Suriyeli göçmenin Türkiye’de kalmasını istemektedir. Bunun için bir anlaşma da vardır, Avrupa’nın yerine getirmediği maddi taahhütleri de vardır. Ankara, Avrupa ile yakın dönemdeki sürtüşmelerde göçmenler kozunu birkaç kez ortaya çıkarmıştır.
Ankara her “bırakırız gitsinler” dediğinde Avrupa’nın büyük ülkeleri tedirgin olmaktadır.
Bırakırız da nasıl bırakırız, 2.5 milyon insanı Avrupa’ya nasıl göndeririz gibi sorular ise pek tartışma konusu olmadı.
Bu 2.5 milyon insanı otobüslere doldurup sahillere, sınırlara götüremeyeceğimize göre, meselenin boyutunu iyi düşünmek gerekiyor. Bu 2.5 milyon insanın kamplardan çıkmalarına izin verildiği zaman, tahmin edemeyeceğimiz miktarının Türkiye’de yaşamaya çalışacağını da herhalde hesap ediyoruz. Şu anda Türkiye sınırları içinde, kamplar dışında serbest yaşayan Suriyeli göçmen sayısını da tam olarak bilmiyoruz. Ama bunun yarattığı toplumsal ve insani sıkıntılarla her gün karşılaşıyoruz.
Sahillerde çocuk cesetlerini açıklamak da hiç kimse için kolay değildir. Biz Avrupa’yı Avrupa bizi suçlasa bile, insanlığın vicdani çok yara alacak, kimse kimsenin yüzüne bakamayacak hale gelecektir.
Göçmenlerin Suriye’ye, evlerine dönmeleri için işbirliği imkanlarını bulmak yerine onları çatışma malzemesi yapmak hiçbir tarafa fayda getirmez. Geriye kalan sadece o çocukların cansız görüntüleri olur.