Haberin Devamı
Açlık grevlerin muhasebesinde, en anlamsız tartışma “kim kazandı” sorusu üzerine yapılıyor. Böyle bir tartışma üzerinden ortaya bir siyaset çıkmasını sağlamak mümkün değildir.
PKK’nın açlık grevi gibi bıçak sırtı bir eyleme girişmesi önemli bir hamle oldu. Bu hamlenin ardından Hükümet’in, bütün duygusal lafların edilmesine ve sert üslubun öne çıkarılmasına rağmen “çözüm” hattı üzerinden hareket etmesi sayesinde bir “açılım” ortamının şartlarının yaratıldığı söylenebilir.
Uzunca bir süre, Hükümet’in kullandığı dil dolayısıyla siyasi alanın daraldığı ve “asayişçi” bakış açısının egemen olduğu bir dönem yaşadık.
Bu “asayişçi” mantık siyaseti geriletince de Kürt siyaseti hamle önceliği kazandı.
Açlık grevlerinin ölümsüz sona ermesinde Abdullah Öcalan’ın hamlesi de PKK ve Kürt siyasetiyle ilgili birçok yanlış kanaatin bir kenara bırakılması gerektiğini gösterdi.
Ankara, siyaset yollarını tıkadığı sürece, siyaset ve hamle alanını başkalarına bıraktığı gerçeğini de bu vesileyle görmüş olmalıdır.
Açlık grevleri krizini yönetmekte yine, Hükümet’in öfkeli lafları bir kenara bırakarak, sonuç alacak bir çalışmayı gerçekleştirmesi de kendine güven sağlamış olmalıdır.
Bugün için “gerçek hamle,” yol haritası ortaya çıkarmanın koşullarını yaratacak bir siyaset alanı açmak olacaktır.
Kürt siyaseti de siyaset alanının genişlemesine katkıda bulunduğu sürece bir “yol haritasına” doğru ilerlemek mümkün olabilir.
Başbakan Erdoğan’ın silah bırakılması hâlinde örgütün yönetici kadrolarının başka ülkelere gitmesiyle ilgili sözleri de “yol haritası” arayışının yeni bir adımı olarak görülmelidir.
Mahkemelerde Kürtçenin yasal bir hak olmasıyla birlikte, KCK davalarının hızlandırılması ve beklenen tahliyeler sayesinde önemli bir “hava değişikliği” sağlanması da pekâlâ mümkündür ve böyle yapılmalıdır.
Başbakan’ın “silah bırakma” şartını tekrar etmesi doğaldır ve bu şartın tekraren ifade edilmesi siyaset alanının genişlemesini engellemez.
Bugün gelinen aşamada BDP’ye bir kez daha siyasete katkıda bulunma yolu açılmıştır. BDP’nin de “savaş dili”nin terk edilmesinde Ankara’ya yardımcı olması için koşullar uygundur ve BDP bunu sağlamak zorundadır.