En çok anlatılmış hikâyelerden biri olan "Fil" hikâyesini ilk anlatanlardan biri Mevlânâ'dır. Mevlânâ'nın "fil "ini tanımlayanlar körler değildir. Fillerinden çok gururlanan Hintliler, hayatlarında hiç fil görmemiş olan bir grup insana fil göstermek istediler. Fili karanlık bir ahıra koydular, fil görmek isteyenleri çağırdılar. Bir sürü insan küçük ahıra doluştu, ama ahır öyle karanlıktı ki kimse doğru dürüst bir şey göremiyordu. Bu yüzden insanlar ellerini filin orasına burasına sürmeye, dokunarak tanımaya çalıştılar. Dışarı çıkanlar da fil hakkında öğrendilerini anlattılar. Biri filin hortumuna dokunmuştu, "Bu fil dedikleri kocaman bir hortuma benziyor" diye anlattı. Birisi filin kulağına dokunmuştu, "fil, yelpaze gibi bir hayvan" dedi. Bir başkası sadece bacağına ulaşabilmişti, "Kalın bir direk" dedi. Aralarında biri daha meraklı çıkmış, filin gövdesinin büyük bir bölümünde elini dolaştırmıştı, "büyük bir kayaya benziyor" dedi. Mevlânâ hikâyeyi şöyle bitiriyor: Herkes filin neresine dokunduysa fili öyle bir şey olarak anlattı. Ama ellerinde onlara kılavuzluk edecek bir ışık olsaydı filin tümünü görebilir, doğru bilgi sahibi olabilirlerdi.
Mevlânâ, birbirlerinin dilinden anlamadıkları, anlamaya da çalışmadıkları için kavga eden insanların hikâyesini anlatıyor: Adamın biri dört kişiye bir miktar para verdi, "alın, bununla birşeyler satın alıp karnınızı doyurun" dedi. Adamlar parayı aldılar, önce Acem konuştu: "Bununla engur alalım, ben engur istiyorum" dedi. İkincisi Arap'tı "Olmaz ben ınep isterim, bu havada en iyi şey ıneptir" diye itiraz etti. Üçüncüsü Türk'tü, "Ben onlardan hiçbirini istemem, üzüm isterim, ben üzüm alacağım" dedi. Dördüncüsü Rum'du, "Saçmalamayın, istafil alalım hem karnımızı doyurur hem serinletir" dedi. Önce tartışmaya başladılar; sonra seslerini yükselttiler, yine anlaşamadılar ve dövüşmeye başladılar. Oradan geçmekte olan ve dördünün de dilini bilen akıllı bir adam kavgacıları durdurdu. Dördüne tek tek derdini anlattırdı, sonra "Gelin," dedi. Bir manavın önüne gittiler ve adam eline bir salkım üzüm aldı, "Kim bundan istiyor" diye sordu. Dördü birden atıldı: "İşte ben bundan istiyorum!"
Fil nedir, üzüm nedir?
En çok anlatılmış hikâyelerden biri olan "Fil" hikâyesini ilk anlatanlardan biri Mevlânâ'dır
Haberin Devamı