7 Şubat bir darbe girişimiydi, ciddi bir olaydı. 15 Temmuz gerçek bir darbe girişimiydi, ciddi bir olaydı. FETÖ örgütlenmesinin giriştiği operasyonlar ciddi olaylardır.
Ama Cumhuriyet gazetesi yöneticilerini FETÖ’ye sokmak bu ciddi olayı sulandırmaktır.
Örgüt işlerine karışmamış, sadece siyasi yazı yazanları terör örgütü üyeliğinden yargılamak da FETÖ’yü sulandırmaktır.
Yanlış bir başlık yüzünden gazeteci tutuklamak aslında FETÖ olayının ciddiyetini hiç anlamamaktır.
Sözcü gazetesinin sahibi ve yöneticilerini FETÖ’den gözaltına almak da FETÖ’ye yapılan gerçek bir destekten başka bir şey değildir.
FETÖ’yü, açık bir suç isnat edilemeyen herkesin içine atıldığı bir çuvala çevirenler FETÖ’ye en büyük iyililiği yapmaktadırlar.
Bu icraatların çok açık sonuçları vardır. Cumhurbaşkanı Erdoğan Amerikan başkanına söylemiş olsa da Amerika’daki FETÖ’cüler Türkiye’ye verilmeyecektir.
Almanya’ya ve başka Avrupa ülkelerine sığınan FETÖ’cüler, Yunanistan’a sığınan darbecileri geri almak da mümkün değildir.
Bunun için sorumlu arayanlar hiç uzağa gitmesinler, FETÖ’cülerin iade edilmemesinin birinci sorumluları gazetecileri FETÖ çuvalına atanlardır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Gülen” deyince Amerikan Başkanı’nın FETÖ’den tutuklu Amerikalı rahibi söylemesi de boşuna değildir.
Bütün bu icraatlarla FETÖ meselesi ve askeri darbe girişiminin aydınlanması, siyasi ayakların ortaya çıkması aşırı zorlaşmıştır.
Ama ülkenin yarısının, hatta yarısından fazlasının “ya bana da FETÖ’cü derlerse” diye korkması sağlanmıştır.
Yarısından fazlası, çünkü FETÖ bu kadar büyük çuval haline gelince içine Ak Partililer için de bayağı yer açılmış olmaktadır.
Bütün bu operasyonları FETÖ’cüler yönetiyor olsa ancak bu kadar olurdu.
FETÖ bu kadar büyük bir güç haline ancak böyle getirilirdi.
Bu kararları gerçekte kim veriyor, bu icraatları gerçekte kim yapıyor?
Ülkenin yarısını FETÖ çuvalına atmakla ne amaçlanıyor?
Bu soruları Ak Parti hükümeti kendine sorsun ve manzaraya gözünü kapatmadan cevap versin.