İstanbul’un Sultan Mehmet tarafından fethi, insanlık tarihinin akışını değiştiren bir olay. Bu yıl 563’üncü yılı ve bu kez de görkemli bir törenle kutlandı.
Fazla uzak bir günü bu kadar görkemli kutluyoruz, çünkü toplumun ciddi bir morale ihtiyacı var. Canlı yayın yapan kanallarda konuşanların çoğunluğu da tarih anlatmadılar, sözü hep bugün yaşadıklarımıza getirdiler. Kendimizi kendimize övmek de vazgeçemediğimiz bir alışkanlığımız.
Çatışmalardan, gerilimlerden Türk toplumunun bayağı yorulduğunun kanıtlarını her gün görmek mümkün. Bu yorgunluk bazen insani çöküntülerle karşımıza çıkıyor, bazen çaresizlik çığlıklarıyla.
Siyasi yapının birçok unsurunun içinde bulduğu çöküntü durumu da genel yorgunluğunun yansımalarından biri.
Çatışma ve gerilim ruhu, konuşmaktan kaçma güdüsü toplumun bütün dokusuna yayılmış ve insan ilişkilerinin her tarafına sıçramış durumda.
Fetih konuşmaları yapanların bazıları, moral ve kendimizi övme adına Nobel Kimya ödülünü bir Türk’ün almasını hatırlatırırken, Nobel Edebiyat ödülünü de bir Türk’ün aldığını unutuyorlar. Türk toplumunun önüne konulmuş olan 2023 hedeflerini de toplumun “içselleştirdiğini” de söylemek mümkün değil. Çünkü toplum 2023 hedeflerinin ne olduğu konusunda bir fikir sahibi değil. Tahminlerle durum idare ediliyor.
Bu yüzden İstanbul’un Fethinin 563’üncü yılını bu şekilde kutlamak ihtiyacını hissediyoruz.
Bu yüzden Fetih ile ilgili tarihi gerçeklerle de ilgilenmiyoruz, tarihçiler de ortaokul ders kitabı düzeyinde konuşmalarla geçiştiriliyor.
Çatışma dili önde oldukça, toplumun moralinin buna göre şekilleneceğini siyasi yapı görmemekte ısrar ediyor. Bunun dışına çıkma çabaları da hiç yok değil, ama onlar da fazla öne çıkamıyor.
İstanbul’un Fethinin 563’üncü yılını kutlamak iyi bir şey, herkes için iyi bir şey. Bir meydana 1 milyon insanın gelerek bu kutlamaya katılması da iyi bir şey.
İnsanların buradan moral kazanması da iyi bir şey. Yeter ki bunun gerçek değerini ve gerçek anlamını iyi bilelim.