Şu anda normal koşullar içinde yaşamıyoruz. Siyaset de ekonomi de dalgalı süreçlerden geçiyor.
İki yüz bine yakın insan darbe ve terörden tutukludur. İki yüz bine yakın insan işinden olmuştur.
Altı milyon oy almış bir yasal siyasi partinin genel başkanları, milletvekilleri hapistedir. Seçilmiş belediye başkanları görevden alınmış tutuklanmıştır.
Bunların açtığı, açacağı toplumsal ve insani yaraları, bütün topluma etkilerini henüz kimse hesaplamıyor, tartışmıyor.
Ama manzara budur. Adı üstünde ‘olağanüstü hal rejimi’ ile ‘Kanun Hükmünde Kararnameler’le yönetiliyoruz.
Bunların hiçbiri normal değildir, bütün toplumu yorar, yıpratır ve mutsuz eder.
Bu yorgunluk iktidar partisine oy veren, verecekler için de geçerlidir. Bu insanlar da bunun işaretlerini her taraftan vermektedir.
Bu koşullarda, ülkenin geleceğiyle ilgili çok önemli bir karar vermesini bütün vatandaşlardan istiyoruz.
Yüz yıllık bir sistemi bırakmak, yepyeni yönetim koşullarına geçmek için onaylarını istiyoruz.
Bu, zaten yorulmuş insanlara büyük bir ağırlık daha yüklemektir. Olağanüstü koşullar değişme yoluna girmediği için bunun ağırlığı da çok fazla olmuştur.
Şu andaki yorgunluğumuzla ne için karar vereceğimizi, kararımızın önemini tespit bile zorlaşmıştır.
Referandum sonucu ne olursa olsun, bugünkü koşullarda normal hayata dönüşe katkıda bulunması giderek daha zorlaşmaktadır.
Referandumdan ‘evet’ çıkarsa ülkenin yarısı “bittik, mahvolduk” diye dövünecek, ‘hayır’ çıkarsa da diğer yarısı aynı şeyi yapacaktır.
Bu sıkıntılı durumdan çıkmanın, önceliği normalleşmeye vermenin tek yolu da referandumun ertelenmesidir.
Bir Kanun Hükmünde Kararname yayınlanır ve referandumun önümüzdeki genel seçimler sonrasına ertelendiği ilan edilir.
Böyle bir karar, uzun süredir ilk kez bir ferahlama sağlayacak ve herkesi rahatlatacaktır.
Referandum gerilimini atlatmanın, toplumun bütün kesimleri tarafından destek göreceğine şüphe yoktur. “Kaçtılar” diye bağıracak olanlar dahil.