İlk tahliye edilenin Hrant Dink’in katillerinden biri olması, herhâlde vicdanı olanların bir rahatsızlık hissetmesine yol açmıştır.
Bir doğruyu yaparken, bir sakatlığı düzeltirken, içine eğriler koymaya; doğruyu, tam anlamıyla doğru yapamamaya alışmışız, bahanesini de kolay buluyoruz.
Bizim yargı sistemimizde, yargı zihniyetimizde “tutuklama” oldum olası sıradan bir uygulamadır, “uzun tutukluluk” hâllerinin yarattığı adaletsizlikler de yargının umurunda olmamıştır. Bu durum öteden beri böyledir de, bizim bunu fark etmemiz Ergenekon ve diğer darbe ve darbeye hazırlık davaları dolayısıyla oldu.
Sıradan insanların dört duvar arasında unutulması pek de yadırganmayan ülkemizde yüksek rütbeli asker kişilerin darbe davaları dolayısıyla tutuklanmaları vicdani sorunlar yarattı.
Ergenekon ve diğer darbe davalarını çok tartıştık. Geldiğimiz nokta ise, en yakınımızdaki olayları bile unutarak, neredeyse külliyen aklama beklentisidir.
Ergenekon davasında, davanın içeriğini bulandıracak çok şeyler oldu. Bunların her biri de davanın esası hakkında kuşkular yarattı. Böylece davanın esası neredeyse bilinçli bir şekilde karmaşık hâle getirildi.
Bu davada karar çıktı ve yasa çok açık olmasına rağmen, on beş günde yazılması gereken gerekçeli karar yaklaşık yedi aydır yazılmadı. Dolayısıyla bütün sanıklar hâlen sanıktır, hükümlü değildir.
Özel yetkili mahkemelerin kalkması dolayısıyla da bu davanın ve benzeri bütün davaların en baştan görülmesi; bu arada, beş yıldır tutukluluk süresini doldurmuş sanıkların tümünün de tahliyesi gerekiyor. Hükümlü olmadıklarına göre yeni yasadan faydalanmak onların da, şu anda davaları tutuklu devam eden herkesin de hakkıdır.
Bunun gibi karmaşalar bundan sonra da olacak, çünkü Türk yargısı bugün değil, çok önceden miadını doldurmuş, adalet dağıtma bilincini kaybetmiştir. Her arızayı düzeltmek için yeni bir kanun gerekir, gerekecektir. Ama her kanun da bugün olduğu gibi bir doğrunun peşine başka eğrilerin takılmasına yol açacaktır.
İlk tahliye edilenin Hrant Dink’in katillerinden olması en başta hukukçularda, yargıçlarda, savcılarda, avukatlarda bir vicdan sarsıntısı ve daha derin düşünme ihtiyacı yaratmayacaksa eğer, yarının bugünü aratacağından korkmaya devam edeceğiz demektir.
Doğrular eğriler
Haberin Devamı