Dersim’in ötesi

Haberin Devamı

Resmi tarihin “tabu” olarak belirlediği, üzerine asla araştırma ve tartışma izni verilmemiş konulardan biri Dersim olayıydı. Dersim bu konulardan sadece biridir.

Resmi tarihin mevcudiyeti dolayısıyla sadece cumhuriyet dönemiyle değil, Osmanlı dönemiyle de ilgili birçok gerçeğin gün yüzüne çıkarılması için çalışmak gerekiyor. Çünkü resmi tarihlerde bazı gerçekler varsa bazı gerçekler de yoktur. Olaylara sadece belli bir açıdan bakılmıştır, gerçeklerin diğer yüzleri görmezden gelinmiştir. O yüzden de gerçeklere yaklaşmak için çalışmak gerekir. Tabii bunun için de en azından çalışmayı önleyecek yasaklar artık olmamalıdır.

Resmi tarih zorlaması bize özgü değildir; aynı zamanda otoriter siyasi iktidarlar varlıklarını meşrulaştırmak, iktidar sürelerini uzatmak için kendi resmi tarihlerini yaratır, insanların o yaratılmış tarihe inanmaları için de neyi gerekli görüyorlarsa yaparlar.

Resmi tarihlerde genellikle sadece “şanlı geçmiş” vardır. Bir de bu “şanlı geçmişe” leke süren “hainler” ve “düşmanlar”. “Şanlı geçmiş”ler tartışılmaz, kahramanlar sadece kahramandır, asla yanlış yapmazlar, her yaptıkları doğrudur, halkının yararı içindir.

***


Dersim gibi olayların resmi tarihin anlattığı şekilde gerçekleşmemiş olduğunun ortaya çıkması kuşkusuz o tarihe gönülden inanmış olanlar için sarsıcıdır.

Aynı durum, belli iktidar imkânlarını resmi tarih sayesinde ellerinde tutanlar içinse “tehlike”dir.

Dersim’le ilgili gerçekler konuşuldukça ortaya çıkan tepkilerin bir bölümü de tümüyle bu “iktidarı kaybetme” kaygısının ürünüdür. Kendilerine her anlatılanın doğru olmadığını görenler başka konularda da soru sormaya başlar. Sorular arttıkça da kapalı kalmış alanlar sayesinde iktidar olanların durumları tartışmalı hâle gelir.

Ancak toplumumuzda neredeyse yerleşmeye başlayan “bölünme” yüzünden tarihin gerçeklerini öğrenmek yerine bu gerçekleri “kullanmak” veya “kullanılmasını engellemek” refleksleri daha çok öne çıkıyor.

Kimileri Dersim’i bütün cumhuriyetin ve Atatürk’ün inkâr yollarının açılması gibi görüyor. Öte yandan, Osmanlı ile ilgili “şanlı olmayan” bir bilgi ortaya çıktığı zaman da diğerlerinin tepkisi aynı olabiliyor.

Amaç gerçeği öğrenmek yerine sadece kendi bakış açılarını güçlendirmek, “karşısı” olarak görülen kesimi zayıflatmak olunca da tartışmalar sağlıksız hale gelebiliyor.

Asıl güdü “kullanmak” olunca, birkaç bilgi kırıntısına sahip olanlar tarihçi kesilebiliyor.

İşin aslı şudur ki hiçbir ulusun, hiçbir toplumun geçmişi sadece “şan şeref”le dolu değildir. Hiçbir kahraman “hatasız, üstün insan” değildir. Bizim tarihimizde de Dersim gibi, kimsenin övünmesi mümkün olmayan birçok olay vuku bulmuştur. Bütün bunları öğrenmeye çalışmak da, hedef başka kirlilikler yaratmak değil, gerçeği ortaya çıkarmak olduğunda toplumun sağlığına yarar.

DİĞER YENİ YAZILAR