Hrant Dink cinayetinin nasıl derin bir örgütlenmenin icraatı olduğu nihayet kanıtlanıyor.
Tolga Şardan, Milliyet’te yer alan haberinde savcıların ulaştığı bilgilerle cinayetin “kamusal” ellerini ve ayaklarını yazdı.
Cinayetin aydınlanmaması ve kamu görevlisi kişilerin sorumluluklarının ortaya çıkmaması için yıllardır sürdürülen karartma çabaları herkesin gözü önünde cereyan etti.
Yok edilen kamera kayıtları, yok edilen telefon kayıtlarının bazıları ortaya çıkınca olayın tartışılır bir tarafı kalmadı.
Cinayet asker ve sivil kamu personelinin takibi, denetimi ve desteğiyle işlenmiştir. Bu destek katilin yakalanmasında da devam etmiş, Türk bayrağı altındaki fotoğraflarıyla aleniyet kazanmış ve bir meydan okuma şeklinde devam etmiştir.
Cinayet sırasında, cinayet mahallinde altı kamu görevlisi katilin çevresinde bulunuyordu. Bunlardan beşinin sivil birinin İstanbul Jandarma Komutanlığı’nda görevli bir astsubay olduğu da belirlendi.
Cinayet sırasında çekilmiş görüntülerden daha önce ele geçirilmiş olan birinde, sırtı olay noktasına dönük bir kişi görülüyordu. Silah sesi duyulduğu anda bu şahıs, arkadan gelen sesi merak edip başını çevirmeden katilin ters yönünde uzaklaşıyordu. Bu kişiyi bir çok savcı merak etmedi, ama sonunda eden ve bulan çıktı.
Hrant Dink cinayeti gibi bir olayın alt düzeydeki sivil istihbarat elemanları ve alt düzey Jitem mensupları tarafından planlanıp gerçekleştirildiğine inanan herhalde kalmamıştır.
Savcıların “yukarı”ya doğru ilerlemesi halinde sadece Emniyet içindeki bazı örgütlenmeler değil, Jitem ile ilgili önemli bilgilere de ulaşılabilir.
Yeter ki savcıların ellerini kollarını tutan odaklar bertaraf edilsin. Yeter ki kamu içinden gelen bütün karartma girişimleri engellenebilsin.
Cinayetin ertesi günü, “milliyetçi hassasiyete sahip arkadaş grubu”nun işi olduğunu ilan edip insanları buna inandırmaya çalışan çok sayıda sivil “kamu” görevlileri ise hala yerlerindedir, en sivil pozlarla icraatlarına devam etmektedir.