Ana muhalefet partisi bugünkü yönetimiyle üçüncü seçime girecek. 2011 genel seçimlerinde bir önceye göre oyunu bir miktar artırmış, ama yine de birinci olan AKP’nin açık ara gerisinde kalmıştı.
CHP 2014 yerel seçimlerine MHP ve Gülen cemaati ittifakıyla girdi. MHP seçmeninin oy verdiği kadar oyunu artırdı, ama hedef olarak koyduğu noktaya ulaşamadı.
CHP yönetimi cumhurbaşkanı seçimine de MHP ve Gülen cemaatiyle ittifak halinde giriyor. Hedef, “çatı adayı” manevrasına rağmen daha da küçük. Sadece, Erdoğan’ı birinci turda seçtirmemekten ibaret.
Bugün seçim olsa
2011 genel seçimi ve 2014 yerel seçiminde CHP tamamen ulusalcı üsluba dayalı bir kampanya uyguladı. Bu ulusalcı ruhun bütün etkileme alanlarına hitap etti ve bu sonuçları aldı. Ulusalcı ruhla ulaşabileceği noktanın bundan ileri gidemeyeceğine inanınca da cumhurbaşkanı seçimi için tam tersi bir “açılım” denedi. Bu denemeyle de CHP’deki ulusalcı ruhu çöküntüye uğratmış oldu.
CHP ile MHP’nin toplam yüzde 40 dolayında bir oy potansiyeli bulunuyor. “Bugün seçim olsa” araştırmalarından yaklaşık böyle bir oran çıkıyor.
Dolayısıyla cumhurbaşkanı seçiminde CHP-MHP adayının “başarılı” sıfatını kazanabilmesi için, Gülen cemaati ve dört küçük partinin desteğiyle yüzde 40’ın üzerinde bir oy alması gerekiyor Seçimin ikinci tura kalması için bu oranın en az yüzde 43 olması gerekiyor.
Yüzde 40’ın altında kalırsa...
Şu ana kadar yapılan kamuoyu araştırmalarında İhsanoğlu’na oy verme iradesi beyan edenlerin oranı yüzde 35 dolayındadır. CHP’nin ulusalcı ruhu kuvvetli seçmeni tepkilidir, MHP seçmeninin bir kısmı ise Erdoğan’a yöneleme eğilimleri göstermektedir.
İhsanoğlu’nun oy oranı yüzde 40’ın altında kalırsa CHP de MHP de oy kaybetmiş olacaktır. Seçim sonrası birbirlerini suçlamalarının bir önemi yoktur, ikisi de “kayıp”la çıkmış olacaktır.
11 Ağustos’un bir gündemi de buradan çıkıyor. 201 genel seçimlerini kaybeden, 2014 yerel seçiminde ciddi bir hüsran yaşayan CHP yönetiminin de MHP desteğiyle yüzde 35’te kalmasının bir tek sonucu vardır: CHP’de yönetim değişikliği.