Son dönemde Gülen Cemaatinin siyasi olaylarda oynadığı rollere bakıldı zaman sık sık gündeme gelen soru ‘Bu kadar gücü nasıl elde ettiler’ şeklinde ortaya çıkıyor.
Aslında bu kadar güçleri var mıydı, yoksa siyaseten onlara olduğundan fazla güç mü atfedildi sorusu da tartışma noktalarından biri oldu.
Cemaatin siyasi macerasına bakıldığında ilk kez ‘siyasi içerik’ taşıyan tavırlarının 1990’larda ve ağırlıklı olarak 28 Şubat döneminde ortaya çıktığı görülüyor.
Cemaat, okullarıyla, yurtlarıyla, finans kuruluşları ve bankasıyla dikkatleri üzerinde toplarken, açıkça deklare edilmeden ama çeşitli yollarla hissettirilerek, Tansu Çiller’in DYP’sinin yanında olduğu duyuruluyordu.
28 Şubat öncesinden başlayarak ülke en çalkantılı dönemlerinden birine girerken Gülen Cemaati de doğrudan hedef olmamaya özen gösteriyordu.
28 Şubat, iki ana tehlikeyi irtica ve bölücülük olarak ilan ederek, ‘Bin yıl sürecek bir mücadele’ haberini verirken Cemaat, doğrudan Gülen tarafından okullarını devlete devretmeyi önerdi. Bu, 28 Şubat’ın ‘irtica’ listesinde olmama iradesi ve ‘uzlaşma’ niyeti olarak kayda geçti.
28 Şubat’ın ‘bölücülük’ tanımları ve bu alandaki ‘düşman’ nitelemeleriyle Cemaat’in herhangi bir fikir ayrılığı olmadığını da o dönemin yayınlarını tarayan herkes görebilir.
28 Şubatta sütre gerisi yapan Cemaat Kürt meselesinde gayet cesur ve müesses nizamla aynı paralelde hareket etti, düzenli yayınlar yaptı.
1980 darbesinin siyasi ve sosyal projelerinden biri, solcu olan, anarşist ve bölücü olan gençliğin yerine ‘mütedeyyin’ bir gençlik yetiştirilmesiydi. 1980’lerde, mütedeyyin gençlik yetiştiren okullar ve yurtlar kurmak, bunu yurt dışına da yaymak 12 Eylül’ün projesiyle tam uyuşan bir icraattı.
Sad-i Kürdi’den hiç hoşlanmamış, cenazesini de yok etmiş olan ‘devlet’ onun yerini, devlete bağlı bir Said-i Türki’nin almasına sıcak bakıyordu.
Gülen Cemaatinin ‘adliyede mülkiyede’, yargıda ve devlette bu kadar sağlam örgütlenmesini anlamaya çalışırken bu byutlar üzerinde düşünmek gerekiyor,
28 Şubat operasyonunu planlayan ve yönetenler “Bin yıl sürecek” derken, bu mücadeleyi kolay bırakmayacaklarını, hatta hiç bırakmayacaklarını anlatıyorlardı.
Gülen Cemaati’nin nereden nereye geldiğini anlamaya çalışırken, 28 Şubat parantezinin de 2002 seçimiyle kapanmadığını düşündüğümüz zaman Cemaati yerli yerine oturtabiliriz.