Amerikan kasaba ruhu ağır bastı. Her bakımdan geri bir politikacı başkan oldu.
Amerikan başkanları tabii ki dünyanın en güçlü kişileridir ve bu güçlerini kullanma tarzları bütün dünyayı etkiler.
Seçim öncesi tartışmalarda Clinton veya Trump’tan hangisinin Türkiye için daha olumlu olacağı da konuşuldu. Daha yaygın kanaat Clinton idi. Ama Batı dünyasında “kasaba ruhu”nun ilerlemesini bu tartışma ve tahminlerde fazla göz önüne almadık.
Amerikan başkanlık seçimini kasaba ruhu kazandı, ama Avrupa’nın birçok ülkesinde de benzer kasaba ruhları ilerleme halindedir.
Trump’ın bugüne kadar yaptığı bütün konuşmalardan çıkarılabilecek bir kanaat vardır. Trump Amerikan muhafazakarlığı adına ne varsa hepsini temsil etmektedir.
Amerika dışı dünyayı aşağılayan bakışı, ırk, cinsiyet ve din ayırımcılığı ile en muhafazakar pozisyonun adamıdır.
Batı dünyasında politika “kalitesi”ndeki gerileme, lider konumundaki politikacıların nitelikleri uzun süredir tartışma konusuydu.
Trump’ın başkan seçilmesiyle de bu politikacı türü en yüksek noktasına ulaşmıştır.
Yeni Amerikan Başkanı’nın siyasi ve toplumsal görüşlerinin benzerleri Avrupa’da da vardır, bütün dünyada vardır. Bu seçimle bunların da bir ivme kazanmaları muhtemeldir.
Trump’ın Ortadoğu politikalarının Türkiye açısından olumlu gelişmeler sağlayabileceğine ilişkin görüşleri destekleyen herhangi bir kanıt da bulunmuyor.
Balkon konuşmasındaki “Bizimle iyi geçinmek isteyen herkesle iyi geçiniriz” ifadesi de çok açıktır. İyi geçinmek isteyen devletler Trump’a bunu gösterecek, sonra Trump düşünüp karar verecektir.
Trump’ın başında olacağı Amerikan yönetiminin bütün dünya için bir dert, büyük bir dert olacağını öngörmek için kâhin olmaya gerek yok.
Bütün fikir ve inançları bu kadar geri bir siyasetçinin insanlığa iyilik getirebileceğini düşünmek için saflığın üst aşamalarında olmak gerekir.
Türkiye açısından baktığımızda da, bütün dünyaya dert olacak bir yönetimin Türkiye için hayırlara vesile olması da mümkün görünmüyor.